Gözlerim sen sen bakıyor bu ara. Her gördüğüm şey sensin aslında. Ne garip öyle değil mi, böylesine kaptırır mı insan kendini aşka? Düşünsene meleğim, kendini kaptırmazsan aşk, aşk mıdır? Frenlememeli insan kendisini, bir an sonrasını bile düşünmemeli. Aşkı ancak o zaman taa derinde, en derinde hissedebilir insan. Aşk varken en mutlu, en güler yüzlü, en keyifli, en deli oluyorum ben. Aşk varken her şeyi en tepede, zirvede yaşamak istiyorum çünkü. Aşkın coşkusuyla dolup taşıyorum ve hiçbir şekilde "Dur" demiyorum kendime. Hesabım yok. Ve meleğim, aslında benim hayatımdaki her şeyin "en"i sensin. En güzel sensin, en tatlı sensin, en anlayışlı sensin, en harika sensin... Aslında aşk sensin ve bu yüzden bütün "en"leri hak ediyorsun.
Aşkı böyle dolu dizgin yaşarken bir duvara çakılmak da var elbette. Nasıl tutkuyu ve mutluluğu dorukta yaşıyorsam, çakılırsam bir gün hüznü de en dipte yaşayacağımı biliyorum. Ama bunu göze almazsa insan aşkta böylesine zirveye ulaşabilir mi? Böyle derin hissedebilir mi aşkı?
Düşünüyorum da, aşk konusunda riske girmekten kaçınan ve üzülmekten korkup, yüreklerini bir sevgilinin ince dokunuşlarına kapayan insanlar yaşadıklarını mı sanıyorlar acaba? Yaşamın gerçek tadını alabilmek ancak aşkla mümkün. Aşka yüreğini koşulsuz açmakla mümkün. Öyle ucundan kıyısından yaşamakla olmaz bu iş. Ya tam vereceksin aşka kendini ya hiç bulaşmayacaksın. Başka ihtimali yoktur bunun.
Sen meleğim, yüreğimde bir tahtta oturuyorsun. Aşka dair ne varsa hepsini ayaklarının altına sermek istiyorum. Bana yaşattığın mutluluğun karşılığını verebilir miyim bilmiyorum; ama, çalışacağım. Seni bu dünyanın en mutlu insanı yapmak için uğraşacağım. Yaşadığım son güne kadar sana bakacak gözlerim, seni görecek. Her gördüğüm hep sen olacaksın, söz veriyorum. Senden önce yaşadıklarımı karanlık bir odaya kaldırıp kilitliyorum kapısını. Evet, sana ulaşmak için onların hepsini yaşamam gerekiyordu. Yaşadım ve bitti. Şimdi seni, sadece seni yaşamak, seninle yaşamak istiyorum.