Konu: Daglarin Hareket Etmesi Salı Ara. 30 2008, 20:07
DAĞLARIN HAREKET ETMESİ Bir ayette da ların göründükleri gibi sabit olmadıkları, sürekli hareket halinde bulundukları şöyle bildirilmektedir:
Da ları görürsün de, donmuş sanırsın; oysa onlar bulutların sürüklenmesi gibi sürüklenirler... (Neml Suresi, 88)
Da ların bu hareketi, üzerinde bulundukları yer kabu unun hareketinden kaynaklanır. Yer kabu u kendisinden daha yo un olan manto tabakası üzerinde adeta yüzer gibi hareket etmektedir. İlk olarak 20. yüzyılın başlarında Alfred Wegener isimli Alman bir bilim adamı, yeryüzündeki kıtaların Dünya'nın ilk dönemlerinde birarada bulunduklarını, daha sonra farklı yönlerde sürüklenerek birbirlerinden ayrılıp uzaklaştıklarını öne sürmüştü. Ancak jeologlar, Wegener'in haklı oldu unu onun ölümünden 50 yıl sonra yani 1980'li yıllarda anlayabildiler. Wegener'in, 1915 yılında yayınlanan bir makalesinde belirtmiş oldu u gibi; yeryüzündeki kara parçaları yaklaşık 500 milyon yıl önce birbirlerine ba lılardı ve Pangaea ismi verilen bu büyük kara parçası Güney Kutbu'nda bulunuyordu. Yaklaşık 180 milyon yıl önce Pangaea ikiye ayrıldı. Farklı yönlere sürüklenen bu iki dev kıtadan birincisi Afrika, Avustralya, Antartika ve Hindistan'ı kapsayan Gondwana idi. İkincisi ise, Avrupa, Kuzey Amerika ve Hindistansız Asya'dan oluşan Laurasia idi. Bu bölünmeyi izleyen yaklaşık 150 milyon yıl içindeki çeşitli zamanlarda Gondwana ve Laurasia daha küçük parçalara ayrıldılar. İşte Pangaea'nın parçalanmasıyla ortaya çıkan bu kıtalar sürekli olarak kara ve deniz arasındaki da ılımı de iştirerek, yılda birkaç santimetrelik hızlarla Dünya yüzeyinde sürüklenmektedirler. Burada belirtilmesi gereken önemli bir nokta da şudur: Allah da ların hareketini ayette "sürüklenme" olarak bildirmiştir. Nitekim bilim adamlarının bugün bu hareket için kullandıkları İngilizce terim de "continental drift" yani "kıtasal sürüklenme"dir. Kıtaların kayması Kuran'ın indirildi i dönemde gözlemlenemeyecek bir bilgidir ve Allah ayette geçen "da ları görürsün de, donmuş sanırsın" ifadesiyle insanların bu konuyu ne şekilde de erlendireceklerini önceden bildirmiştir. Ancak bunun ardından bir gerçe i açıklamış ve da ların bulutların sürüklendikleri gibi sürüklendiklerini haber vermiştir. Görüldü ü gibi ayette da ların bulundu u tabakanın hareketlili ine açıkça dikkat çekilmiştir.
--------------------------------------------------------------------------- ----- DAĞLARIN GÖREVİ Kuran'da da ların önemli bir jeolojik işlevine dikkat çekilmektedir:
Yeryüzünde, onları sarsmasın diye, sabit da lar yarattık... (Enbiya Suresi, 31)
Dikkat edilirse ayette, da ların yeryüzündeki sarsıntıları önleyici özelli inin oldu u haber verilmektedir. Kuran'ın indirildi i dönemde hiçbir insan tarafından bilinmeyen bu gerçek, günümüzde modern jeolojinin bulguları sonucunda ortaya çıkarılmıştır. Eskiden da ların sadece yeryüzünün yüzeyinde kalan yükseltiler oldu u düşünülmekteydi. Ancak bilim adamları da ların sadece yüzey yükseltileri olmadıklarını, da kökü adı verilen kısımları ile kimi zaman kendi boylarının 10-15 katı kadar yerin altına do ru uzandıklarını fark ettiler. Bu özellikleriyle da lar, tıpkı bir çivinin ya da kazı ın çadırı sıkıca yere ba lamasına benzer bir role sahiptir. Örne in zirvesi yeryüzünden yaklaşık 9 km yukarıda olan Everest Da ı'nın 125 km'den fazla kökü vardır.
Amerikan Bilim Akademisi Başkanı olan Frank Press'in, dünya çapında pek çok üniversitede ders kitabı olarak okutulan Earth (Dünya) adlı kitabında, da ların kazık şeklinde oldukları ve yeryüzüne derinlemesine gömülü oldukları ifade edilmektedir. Kuran ayetlerinde ise, da ların bu işlevine, "kazık" benzetmesi yapılarak şöyle işaret edilir:
Biz, yeryüzünü bir döşek kılmadık mı? Da ları da birer kazık? (Nebe Suresi, 6-7)
Görüldü ü gibi, modern jeolojik ve sismik araştırmalar sonucunda keşfedilen da ların çok hayati bir işlevi, yüzyıllar önce indirilmiş olan Kuran-ı Kerim'de Allah'ın yaratmasındaki üstün hikmete bir örnek olarak verilmiştir. Bir ayette şöyle buyrulur:
... Arzda da, sizi sarsıntıya u ratır diye sarsılmaz da lar bıraktı... (Lokman Suresi, 10)