Hayat dediğin bir kitap bence.. Biz her gün bir sonraki sayfasını yaşıyoruz. Yazar bazen beğenmiyor yazdığını, ya da hikayede ki rolü bitiyor o karakterin, bir şekilde öldürüyor onu ya da siliyor işte.
Kayıp gidiyorsun sende kabullenmek istemediğin halde.. Yıldız değil bu gözlerinin önünde kayan parıltıyla, sensin! Aynada sönüşünü görürken dilek tutamazsın!
Hayat dediğin bir albüm bence.. Biz, hepimiz onun bir notasında gizliyiz. Ben "re"yim, bir başkası "mi" mesela. Yerimiz gelince tüm "re"ler, avazımız çıktığı kadar bağırıyoruz. Ama müzisyenin bir sonraki şarkısında yerimiz yoksa, sol anahtarı küsüyor bize, kaçış yok, yine siliniyoruz..
Duyulmayınca unutuyor insanoğlu seni. "Kimdi ki Rumeysa? Tanıyor muydum onu? Hı.. Bizim lisenin öğrencisiydi." oluyor ardından söylenen bir iki söz.. Hayatınızı daha ilerletebilmişseniz " İyi bir mimardı." "İyi bir doktordu." "İyi bir şofördü." "İyiydi, iyi." diye değişiyor.. Ama eninde sonunda satırlarda ya da sararmış fotoğraflarda kalmaya yüz tutuyorsunuz.. Değer mi bu son için bu endişe??
Hayat dediğin "adaletsiz" bence.. Hiç hakkı olmadan aşkı bulanlar, hiç hakkı olmadan zengin olanlar, hiç hakkı olmadan mutlu olanlar, hiç hak etmeyip mutsuz olanlarla dolu sokaklar..
"Dün sabah yine seni düşündüm, ürperdim. Ama sonra anladım beni ürperten sen değil, esen rüzgardı." cümlesinde bitiriyor insanı bazen..
Hayat dediğin nedir ki zaten?
Bir iki satırda gizlidir aşkın..
Bir iki şiirdesindir sen!
Ya da bir kalpte acı acı ismin yankılanıyordurda hiç ruhun duymaz..
4 odacıklı, 2 kulakçık 2 karıncıktan ibaret kalbin kan pompalamaktan başka hiçbir işe mi yaramaz??