Hicret;Niyet RESÛLULLÂH (S.A. VE S.) EFENDİMİZ HAZRETLERİNE VAHYİN BAŞLANGICI NASIL OLDUĞUNA DÂİRDİR
Ömer b. el-Hattâb Şöyle demiştir: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'den işittim, buyuruyordu ki: Ameller (in kıymeti) ancak niyetlere göredir. Herkesin niyet ettiği ne ise eline geçecek olan ancak odur. Artık nâil olacağı bir dünyâ veya nikâh edeceği bir kadından dolayı hicret etmiş kimse varsa hicreti (Allâh'ın ve Resûlünün rızâsına değil), sebeb-i hicreti olan şeye müntehîdir. 1
TECRÎD’İN METNİ Vahyin geliş şekilleri VAHYİN NE ŞEKİLDE GELDİĞİ VE MERTEBELERİ
Ümmü'l-mü'minîn Âişe Şöyle demiştir: Hâris b. Hişâm radiya'llâhu anh Resûlu'llâh salla'llâhu aleyi ve sellem'den: "Yâ Resûllâ'llâh, sana vahiy nasıl gelir?" diye sordu. Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: Ahyânen bana çıngırak sesi gibi gelir ki bana en ağır geleni de budur. Benden o hâl zâil olur olmaz (Meleğin) bana söylediğini iyice bellemiş olurum. Ahdânen Melek bana bir insan olarak temessül eder. Benimle konuşur. Ben de söylediğini iyice bellerim. -Âişe radiya'llâhu anhâ der ki: Resûl'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'i soğuğu pek şiddetli bir günde kendisine vahiy nâzil olurken görmüşlüğüm vardır. (İşte öyle soğuk bir günde bile) kendisinden o hâl geçtiği vakitde şakaklarından şapır şapır ter akardı. 2
Ümmü'l-mü'minîn Âişe Şöyle demiştir: Resûlu'llâh sâlla'llâhu aleyhi ve sellem'in ilk vahiy başlangıcı uykuda rü'yâ-yı saliha (yani sıdıka) görmekle olmuştur. Hiçbir rü'yâ görmezdi ki sabah aydınlığı gibi vâzıh ve âşikâr zuhûr etmesin. Ondan sonra kalbine yalnızlık muhabbeti ilkâ olundu. Artık (Cebel-i) Hırâ'daki ğâr içinde halvet-güzîn olup orada ehlinin nezdine gelinceye kadar adedi muayyen günlerde tahannüs -ki teabbüd demektir.- eder ve yine azıklanıp giderdi. Sonra yine Hadîce nezdine avdet edip bir o kadar zaman için yine azık tedârik ederdi. Nihâyet Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'e birgün Ğâr-ı Hırâ'da bulunduğu sırada (emr-i) Hak (yâni vahiy) geldi. Şöyle ki Ona Melek gelip ... yâni "Oku" dedi. O da "Ben okumak bilmem." cevâbını verdi. Zât-ı Akdesi Risâlet-Penâhî buyurur ki o zaman Melek beni alıp tâkatim kesilinceye kadar sıkıştırdı. Sonra beni bırakıp yine # dedi. Ben de ona "Okumak bilmem." dedim. Yine beni alıp ikinci def'a tâkatim kesilinceye kadar sıkıştırdı. Sonra beni bırakıp yine # dedi. Ben de "Okumak bilmem." dedim. Nihâyet beni yine alıp üçüncü def'a sıkıştırdı. Sonra beni bırakıp ... dedi. Bunun üzerine Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem (kendisine vahyolunan) bu âyât-ı kerîmeyi bi't-telâkkî (korkudan) yüreği titreyerek döndü ve Hadîce binti Huveylid'in nezdine girerek "Beni sarıp örtünüz, beni sarıp örtünüz." dedi. Korkusu zâil oluncaya kadar vücûd-i mübârekini sarıp örttüler. Ondan sonra (Hazret-i Resûl salla'llâhu aleyhi ve sellem) vukû-ı hâli Hadîce'ye naklederek "Kendimden korktum." dedi. Hadîce radiya'llâhu anhâ: "Öyle deme, Allâh'a kasem ederim ki Allâhu (Zü'l-Celâl) hiç bir vakit seni utandırmaz (mahzûn etmez). Çünkü sen akrabâna bakarsın, işini görmekten âciz olanların ağırlığını yüklenirsin, fakîre verir, kimsenin kazandıramayacağını kazandırırsın, misâfiri ağırlarsın, Hak yolunda zuhûr eden havâdis ve mühimmâtda (halka) yardım edersin." Bundan sonra Hadîce (radiya'llâhu anhâ) Hazret-i Resûl-i Ekrem'i (salla'llâhu aleyhi ve sellem) birlikte alıp ammizâdesi Veraka b. Nevfel b. Esed b. Abdü'l-Uzzâ'ya götürdü. Bu zât, zamân-ı Câhiliyyette dîn-i Nasrâniyyete dâhil olmuş bir kimse olup İbrânîce yazı bilir ve İncil'den meşiyyet-i İlâhiyye taallûk ettiği mikdârda öteberi yazardı. Veraka gözlerine amâ târî olmuş bir pîr-i fânî idi. Hadîce radiya'llâhu anhâ Veraka'ya: "Amûcam-oğlu, dinle de bak, kardeşinin oğlu ne söylüyor." dedi. Veraka: "Ne var kardeşimin oğlu?" diye sorunca Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem gördüğü şeyleri kendisine ihbâr etti. Bunun üzerine Veraka dedi ki "Bu gördüğünü, Allâhu Teâlâ'nın Mûsâ (salla'llâhu aleyhi ve sellem) ya tenzîl ettiği Nâmûs (-ı Ekber)dır. (Yâni Sâhib-i Sırr-ı Vahiydir.) Âh keşki senin da'vet günlerinde genç olaydım. Kavmin seni çıkaracakları zaman keşki ber-hayât olsam!". Bunun üzerine Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem: "Onlar beni çıkaracaklar mı ki?" diye sordu. O da: "Evet. (zîrâ) Senin gibi bir şey getirmiş (yâni vahiy tebliğ etmiş) bir kimse yoktur ki düşmanlığa uğramasın. Şâyed senin da'vet günlerine yetişirsem sana son derecede yardım ederim." cevâbını verdi. Ondan sonra çok geçmedi. Veraka vefât etti. (Ve o esnâda) Fetret-i vahiy vukû' buldu (yâni bir müddet için vahiy inkıtâa uğradı.) 3
TECRÎD’İN METNİ Fetret-i vahy FETRET-İ VAHY;MUDDESSİR SURESİNİN İLK BEŞ ÂYET-İ KERÎMESİNİN NÜZÛLU HAKKINDA CÂBİR HADÎSİ
Câbir b. Abdullâh (O da hadîs-i sâbıkı rivâyet edip) şöyle demiştir: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem fetret-i vahiyden bahsederken söz arasında buyurdu ki: "Ben (bir gün) yürürken birdenbire gökyüzü tarafından bir ses işitttim. Başımı kaldırdım. Bir de baktım ki Hırâ'da bana gelen Melek (yâni Cibrîl aleyhi's-selâm) semâ ile arz arasında bir kürsî üzerinde oturmuş. Pek ziyâde korktum. (Evime) dönüp: beni örtün, beni örtün, dedim. Bunun üzerine Allâhu Teâlâ Hazretlerinin ... Âyât-ı Kerîmesini inzâl etti. Artık vahiy kızıştı da ardı arası kesilmedi. 4
Abdullâh b. Abbâs Şöyle demiştir: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem tenzîl olunan Âyât-ı Kerîme (nin zabtı yüzün)den güçlük çekerler ve bundan dolayı çok kereler mübârek dudaklarını kımıldatırlardı. Bunu söylerken İbn-i Abbâs radiya'llâhu anhümâ: "İşte bak Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem dudaklarını nasıl kımıldatıyor idiyse ben de (sana) öylece kımıldatıyorum." da demiş. Bunun üzerine Allâhu Teâlâ Hazretleri ona ... Âyât-ı Kerîme'sini inzâl eyledi. ... Kur'ânı senin sadrında cem' edip Onu okuyabilmen bize âitdir.", ... "Kur'ân'ı (lisân-ı Cibrîl ile) sana okuduğumuzda Onu dinle ve (sükût ederek) Ona kulak ver.", ... "Ondan sonra da Onu (dürüst) okumanı biz tekeffül ederiz." demektir. İşte bundan sonra Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'e ne zaman Cibrîl (aleyhi's-selâm) nâzil olursa sükût buyurup onu dinlerlerdi. Cibrîl (aleyhi's-selâm) gidince getirmiş olduğu Âyât-ı Kerîme'yi o nasıl tilâvet etmiş idiyse Nebîy- (yi Muhterem) salla'llâhu aleyhi ve sellem de öylece tilâvet ederdi. 5
TECRÎD’İN METNİ Cebrâil (A.S)'ın Hz. Peyganber'e Kun'ân-ı Kerîm öğretmesi;Hz. Peygamber'in cömertliği RESULULLÂH HALKIN EN CÖMERDİ İDİ
Abdullâh b. Abbâs Şöyle demiştir: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem halkın en cömerdi idi. En cömerd olduğu zamân da Ramazan'da idi ki (bu ây) Cibrîl aleyhi's-selâm kendisine çokca mülâkî olduğu zaman idi. Cibrîl (aleyhi's-selâm) Ramazanın her gecesinde Zât-ı Şerîf'lerine mülâki olur, kendisiyle Kur'ân-ı Kerîm'i müdârese ve müzâkere ederdi. İşte bundan dolayı Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem (ibzâl-i) hayrda (esmesi) mâniaya uğramayan (mübârek) rüzgârdan daha cömerd idi. 6
TECRÎD’İN METNİ Besmele;Hz. Peygamber'in Peygamberlikten önceki vasıfları;Hz. Peygamber'in tebliğleri RUM KAYSERİ HİRAKL'İN EBÛ SÜFYÂN VE ARKADAŞLARI İLE PEYGAMBERİMİZ VE MÜSLÜMANLAR HAKKINDA GÖRÜŞMESİNE DÂİR İBN-İ ABBÂS HADÎSİ;RESÛL-İ EKREM'İN RUM KAYSERİ HİRAKL'E GÖNDERDİĞİ MEKTÛB-İ ŞERÎF
Abdullâh b. Abbâs Şöyle demiştir: Ebû Süfyân b. Harb bana haber verdi ki gerek kendisiyle, gerek küffâr-ı Kureyş ile Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'in (Hudeybiyye sulhiyle) akdeylediği mütâreke müddeti içinde ticâreti için Şam'a giden bir Kureyş kâfilesi içinde bulunduğu sırada (Kayser-i Rûm) Hirakl tarafından da'vet olunmuş. Ebû Süfyân ile rüfekâsı Hirakl'in nezdine gelmişler. (O zaman) Hirakl ile etbâı, İlyâ (yâni Beytü'l-Makdis) de imiş. Uzemâ-yı Rûm, yanında iken Kayser bunları meclisine çağırmış. Huzûruna celb ve tercümânın gelmesini emretmiş. Tercümân: "Peygamberim diyen bu zâta neseben en yakın olan hanginizdir?" diye sormuş. -Ebû Süfyân der ki "Neseben en yakınları benim." dedim. Bunun üzerine Hirakl: "Onu bana yakın getiriniz. Arkadaşlarını da yakına getiriniz. Lâkin arkasında dursunlar." dedi. Ondan sonra tercümânına dönüp dedi ki bunlara söyle, ben bu zât hakkında bu adamdan (bâzı şeyler soracağım. Bana yalan söylerse tekzîb etsinler. -Ebû Süfyân der ki "Va'llâhi arkadaşlarım yalanımı ötede beride söylerler diye utanmasaydım onun (yâni Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem) hakkında yalan uydururdum."- Ondan sonra bana ilk sorduğu şu oldu: "Sizin içinizde nesebi nasıldır?" "Onun içimizde nesebi pek büyüktür." dedim. "Sizden bu sözü, ondan evvel söylemiş (yâni ondan evvel da'vây-ı nübüvvet etmiş) hiç kimse var mıydı?" dedi. "Yoktu." dedim. "Âbâ ve ecdâdı içinde hiçbir melik gelmiş midir?" dedi. "Hayır." dedim. "Ona tâbi' olanlar halkın eşrâfı mı, yoksa zuafâsı mıdır?" dedi. "Halkın (eşrâfı değil) zuafâsıdır." dedim. "Ona tâbi' olanlar artıyor mu, yoksa eksiliyor mu?" dedi. "Artıyorlar. (eksilmiyorlar)" dedim. İçlerinde onun dînine girdikten sonra beğenmemezlikten dolayı irtidâd eden var mıdır?" dedi. "Yoktur." dedim. "Şu dediğini demezden (yâni da'vetden) evvel hiç yalan ile ittihâm ettiğiniz var mıydı?" dedi. "Hayır." dedim. "Hiç gadreder mi?" (yâni nakz-ı ahd eder mi?)" dedi. "Hayır gadretmez, ancak biz şimdi onunla bir müddete kadar mütâreke hâlindeyiz. Bu müddet içinde ne yapacağını bilmiyoruz" dedim. Ebû Süfyân der ki bana (kendiliğimden) bir şey katmağa imkân verecek bu sözden başkasını bulamadım. "Onunla hiç mukâtele ettiniz mi?" dedi. "Evet ettik." dedim. "Onunla mukâtelâtınız (ın netâyici) nasıldır?" dedi. "Aramızda (tâli-i) harb nöbet iledir. Kâh o bizi izrâr eder, kâh biz onu izrâr ederiz." dedim. "Peki, size ne emrediyor?" dedi. "Bize yalnız Allâh'a ibâdet ediniz, hiçbir şeyi O'na şerîk etmeyiniz. Dedelerinizin ibâdet ettiğini terkediniz diyor. Bize namazı, (sadakayı, yâni zekâtı), sıdk ve afâfı, sıla-i rahmi emrediyor." dedim. Bunun üzerine tercümâna dedi ki ona söyle, nesebini sordum. İçinizde âlî neseb olduğunu beyân etsin. Peygamberler de (zâten) böyle kavimlerinin (Ashâb-ı) nesebi içinden ba's olunur. İçinizden bu sözü ondan evvel söylemiş hiçbir kimse varmıydı? diye sordum. Hayır dedin. Ondan evvel bu sözü söylemiş bir kimse olaydı bu da kendisinden evvel söylenmiş bir söze peyrev ol(mak iste)muş bir kimsedir diyebilirdim diye düşünüyorum. Âbâ ve ecdâdı içinde hiç bir melik gelmiş midir? diye sordum. Hayır dedin. Âbâ ve ecdâdından bir melik olaydı bu da babasının mülkünü istirdâda çalışır bir kimsedir diye hükmederdim diyorum. 7
İslâm esasları;Oruç;Zekât "İSLÂM BEŞ ŞEY ÜZERİNE BİNÂ OLUNMUŞTUR" HADÎSİ
Abdullâh b. Ömer Şöyle demiştir: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: İslâm beş şey üzerine binâ olunmuştur: Allâh'dan başka ilâl olmadığına ve Muhammed'in (salla'llâhu aleyhi ve sellem) Allâh'ın Resûlü olduğuna Şahâdet etmek, Namaz kılmak, Zekât vermek, Haccetmek, Ramazan orucunu tutmak. 8
KİTÂBÜ’L-ÎMÂN Hayâ ÎMÂNIN ŞU'BELERİ
Ebû Hüreyre Şöyle demiştir: Nebiyy-i Muhterem salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: Îmân altmış bu kadar şu'bedir. Hayâ da îmânın bir şu'besidir. 9
KİTÂBÜ’L-ÎMÂN Gerçek müslüman;Muhâcir PEYGAMBER (S.A. VE S.) İN MÜSLÜMAN VE MUHÂCİR'İ TÂRİFLERİ
Abdullâh b. Amr b. Âs Şöyle demiştir: Nebiyy-i Muhterem salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: Müslüman, dilinden, elinden müslümanlar selâmette kalan kimsedir. Muhâcir de Allâh'ın nehyettiğini terkedendir. 10
KİTÂBÜ’L-ÎMÂN Gerçek müslüman MÜSLÜMANLARIN HANGİSİ EFDALDİR
Ebû Mûsâ el-Eş'arî Şöyle demiştir: "Yâ Resûlâ'llâh, müslümanların hangisi efdaldir?" diye suâl ettiler. "Müslümanlar; dilinden elinden selâmette kalandır." cevâbını verdiler. 11
KİTÂBÜ’L-ÎMÂN Gerçek müslüman;Selâmlaşmak;Yoksulları doyurmak İSLÂM'IN EMRETTİĞİ HASLETLERİN EN HAYIRLISININ HANGİSİ OLDUĞU
Abdullâh b. Amr b. Âs Şöyle demiştir: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'e biri: "İslâm'ın en hayırlısı hangisidir?" diye sordu. "İt'âm-ı taâm etmen ve tanıdığına, tanımadığına selâm vermendir." cevâbını verdiler. 12
KİTÂBÜ’L-ÎMÂN İlk vahyin gelişi;Kendi istediğini başkaları için de istemek İSLÂM'IN EMRETTİĞİ HASLETLERİN EN HAYIRLISININ HANGİSİ OLDUĞU;(KÂMİL) ÎMÂNIN ŞARTLARI
Enes b. Mâlik Şöyle demiştir: Nebiyy-i Muhterem salla'llâhu aleyhi ve sellem hazretleri buyurdu ki: Hiç biriniz, kendiniz için arzu ettiğiniz kardeşiniz için de arzu etmedikce îmân etmiş olmaz. 13
KİTÂBÜ’L-ÎMÂN Hz. Peygamber'i sevmek PEYGAMBER (S.A. VE S.) E SEVGİ
Ebû Hüreyre Şöyle demiştir: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: Nefsim yed-i kudretinde olan Allâhu Zü'l-Celâl'e kasem ederim ki hiç biriniz ben ona pederinden de, evlâdından da daha sevgili olmadıkca îmân etmiş olmaz. 14
KİTÂBÜ’L-ÎMÂN Hz. Peygamber'i sevmek PEYGAMBER (S.A. VE S.) E SEVGİ
Enes b. Mâlik Enes radiya'llâhu anh'den de bâlâdaki hadîs-i şerîf rivâyet edilmiş olup şu kadar ki sonunda "Pederinden, evlâdından ve bütün halkdan daha sevgili" ziyâdesi vardır. 15
KİTÂBÜ’L-ÎMÂN Allah için sevmek;Allah sevgisi;Hz. Peygamber'i sevmek;Küfre dönmemek HALÂVET-İ ÎMÂNI TATMANIN YOLLARI
Enes b. Mâlik Şöyle demiştir: Nebiyy-i Mükerrem salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: Kimde üç şey bulunursa halâvet-i îmânı tatmış olur. Allâh ile Resûlu'llâh kendisine mâadâlarından daha sevgili olmak; bir kimseyi sevmek, fakat yalnız Allâh için sevmek; (Allâh, onu küfürden kurtardıktan sonra) yine küfre dönmekten ateşe atılacakmışcasına hoşlanmamak. 16
Enes b. Mâlik Şöyle demiştir: Nebiyy-i Mükerrem salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: (Kâmil) îmânın alâmeti Ensâr'a mehabbet, nifâkın alâmeti de Ensâr'a buğzetmektir. 17
KİTÂBÜ’L-ÎMÂN Allâh'a şirk koşmamak;Bî'at;Çocukları diri diri gömmek;Hırsızlık;İftira etmek;İsyan;Zinâ AKABE-İ ÛLÂ (BİRİNCİ AKABE) BÎATI;RESÛLULLÂH (S.A. VE S.), ASHÂBINA, YAPABİLECEKLERİ AMELLERİ EMREDERDİ
Ubâde b. es-Sâmit (Akabe-i ûlâ gecesinde bîat eden ve on iki nakîbin biri bulunan) Ubâde b. es-Sâmit (el-Ensârî el-Bedrî) radiya'llâhu anh'den: Şöyle demiştir: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem, etrâfında Ashâbından bir cemâat mevcûd olduğu halde buyurdu ki: "Allâh'a (ibâdette) hiçbir şeyi şerîk etmemek, sirkat etmemek, zinâ eylememek, evlâdınızı öldürmemek, kendiliğinizden uyduracağınız hiçbir yalanla (kimseyi) büthân etmemek, hiçbir (emr-i) ma'rûfda isyân etmemek üzere bana bîat ediniz (yâni benimle ahdediniz.) İçinizden sözünde duran olursa ecri (ve mükâfâtı) Allâh'ın zimmet-i fazl u keremindedir. Bu dediklerimden birini yapıp da ondan dolayı dünyâda düçâr-ı ıkâb olursa bu ıkâb ona keffârettir. Bunlardan birini yapıp da yaptığı fi'li Allâhu Teâlâ setrederse işi Allâh'a kalır: İsterse onu afv, dilerse onu ıkâb eder." Biz de bu şart üzere ona (yâni Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'e) bîat ettik. 18
Ebû Saîd-i Hudrî Şöyle demiştir: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: Çok sürmez (öyle fenâlıklar tahaddüs edecek ki) bir Müslümanın en hayırlı malı -kendi dînini fitnelerden selâmete çıkarmak için- dağ başlarında gezdirip (birikmiş) yağmur suyu başlarında güttüğü davarlar (dan ibâret) olacaktır. 19
KİTÂBÜ’L-ÎMÂN RESÛLULLÂH (S.A. VE S.), ASHÂBINA, YAPABİLECEKLERİ AMELLERİ EMREDERDİ
Ümmü'l-mü'minîn Âişe Şöyle demiştir: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem Ashâbına emrettiği zaman (dâimâ) ellerinden gelebilecek amelleri emrederdi. (O zaman Ashâb-ı Kirâm'ı): "Yâ Resûlâ'llâh, biz Senin gibi değiliz. Allâhu Teâlâ Senin olmuş ve olacak günahlarına meydan vermemiştir." derlerdi de (âsâr-ı) gazab vech-i mübârekinde belirecek kadar kızar ve ondan sonra da: "En ziyâde sâhib-i takvânız, Allâh'ı en çok bileniniz şüphesiz ki benim." buyururlardı. 20
Ebû Saîd-i Hudrî Şöyle demiştir: Nebiyy-i Mükerrem salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: Ehl-i Cennet Cennet'e, ehl-i Dûzah Dûzah'a girdikten sonra Allâhu Teâlâ Azze ve Celle: "Kimin kalbinde bir hardal tânesi ağırlığınca îmân varsa (ateşden) çıkarınız." diye ferman buyuracaktır. Bunun üzerine (bu gibiler) simsiyah kesilmiş oldukları halde çıkarılıp Nehr-i hayât (yâhud Nehr-i hayâ, yâhud da Nehr-i hayâ') içine atılacaklar ve (orada) sel uğrağında kalan yabânî reyhan tohumları nasıl (sür'atle) biterse öylece biteceklerdir. Görmezmisin, bunlar (ne güzel) sapsarı olarak (ve iki tarafına) salınarak sürer? 21
KİTÂBÜ’L-ÎMÂN Rüyâ PEYGAMBER (S.A. VE S.) İN "...HAYÂ ÎMANDANDIR." HADÎSİ
Ebû Saîd-i Hudrî Şöyle demiştir: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: Uyuduğum esnâda gördüm ki halk bana arzolunuyordu. Üstlerinde gömlekler vardı. Bu gömleklerin kimi memelere varıyor, kimi daha kısa idi. Ömer b. el-Hattâb da bana arzolundu. Üstünde (eteklerini yerde) sürüdüğü bir gömlek vardı. "Yâ Resûlâ'llâh, bunu ne ile te'vîl (yâni ta'bîr) ettin?" diye sordular. "Dîn ile." cevâbını verdi. 22
KİTÂBÜ’L-ÎMÂN Hayâ PEYGAMBER (S.A. VE S.) İN "...HAYÂ ÎMANDANDIR." HADÎSİ
Abdullâh b. Ömer Şöyle demiştir: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem (bir gün) Ensâr'dan bir kimsenin yanından geçiyordu. Ensârî, kardeşini hayâdan menediyordu. Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem: "Ona ilişme. Hayâ îmândandır." buyurdu. 23
KİTÂBÜ’L-ÎMÂN Zekât EHL-İ KÜFÜR İLE, KÜFÜRLERİNDEN DÖNÜNCEYE KADAR, MUHÂREBE ETMENİN FARZİYETİNE DÂİR ABDULLÂH İBN-İ ÖMER HADÎSİ
Abdullâh b. Ömer Şöyle demiştir: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: Allâh'dan başka hak İlâh olmadığına ve Muhammed'in Resûlu'llâh olduğuna (zâhirde) şahâdet, salâtı ikâme, zekâtı edâ edinceye kadar nâs ile muhârebe etmek bana emrolundu. Onlar, bunları yapınca -müslümanlık hakkının muktezâsı (olan hudûd) müstesnâ- hakk-ı İslâm olmak üzere canlarını ve mallarını benim elimden kurtarırlar. (bâtınlarından dolayı olan) hesaplarına gelince o (hesâbı görmek) Allâh'a kalmıştır. 24
KİTÂBÜ’L-ÎMÂN Allah yolunda savaş;Allâh'a îman;Amellerin efdâli;cihat;Hacc-ı Mebrûr AMELLERİN EN FAZÎLETLİSİNİ BEYÂNA DÂİR EBÛ HÜREYRE HADÎSİ
Ebû Hüreyre Şöyle demiştir: Resûlu'llâh sall'llâhu aleyhi ve sellem'e: "Amelin hangisi efdâldir?" diye sordular. "Allâha ve Resûlüne îmân." buyurdu. "Ondan sonra hangisi?" dediler. "Allah yolunda cihâd." buyurdu. "Ondan sonra da hangisi?" diye sordular. "Makbûl (olmuş, içine günah ve riyâ karışmamış) Hac." cevâbını verdi. 25
Sa'd b. Ebî Vakkâs Şöyle demiştir: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem (Müellefetü'l-Kulûb'dan) bir takım kimselere (dünyâlık) veriyordu. Bu, Sa'd da (orada) oturuyordu. Derken Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem içlerinden en ziyâde beğendiğim birini bıraktı. (Bir şey vermedi.) Bunun üzerine: "Yâ Resûlâ'llâh, filânı ne için bıraktın? Vallâhi onu ben mü'min biliyorum." dedim. "Öyle deme, Müslim (de.)" buyurdu. Bir müddet sustum. Nihâyet o adam hakkındaki ilmim bana galebe etti de (dayanamadım,) yine sözümü tekrâr ederek: "Filânı niçin mahrum bıraktın? Vallâhi onu ben, mü'min biliyorum." dedim. Yine "Öyle deme, müslim (de.)" buyurdu. Ben yine sustum. Lâkin o adam hakkındaki ilmim bana galabe etti. (Dayanamadım,) sözümü tekrâr ettim. Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem yine o sözü tekrâr ettikden sonra buyurdu ki: Ey Sa'd, bir adama, Allah onu yüzü koyu ateşe atmasın diye başkasını daha ziyâde sevdiğim halde atâ (ve ihsân) 'da bulunduğum olur. 26
KİTÂBÜ’L-ÎMÂN Kadınların kocasına karşı vazifeleri;Nankörlük KADINDA KÜFRAN DUYGUSUNUN GÂLİP OLDUĞUNA DÂİR İBN-İ ABBÂS HADÎSİ
Abdullâh b. Abbâs Şöyle demiştir: Nebiyy-i Muhterem salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: "Bana Cehennem gösterildi. Bir de gördüm ki ehl-i Cehennem'in ekseri kadınlardır. Onlar küfrederler." (bunun üzerine): "(Yâ Resûlâ'llâh,) Allâh'a mı küfrederler?" diye soruldu. (Cevâben) buyurdu ki: Onlar kocalarına (karşı) küfrân ederler. İhsâna (karşı) küfrân ederler. Birisine dünyâ, dünyâ oldukça ihsân etsen de sonra senden (hoşuna gitmiyen) bir şey görse "Ben senden hiç bir hayır görmedim." der. 27
KİTÂBÜ’L-ÎMÂN Din kardeşliği HER HANGİ BİR KİMSEYE KÖTÜ SÖZ SÖYLEMENİN NEHYİNE DÂİR EBÛ ZER HADÎSİ
Ebû Zerr-i Gıfârî Şöyle demiştir: (Bir kere) bir adamla sövüştük de onu anasından dolayı ayıpladımdı. Nebiyy-i Mükerrem salla'llâhu aleyhi ve sellem bana buyurdu ki: Ey Ebû Zer, onu sen anasından dolayı mı ayıplıyorsun? (Demekki) sen, içinde (henüz) Câhiliyyet (ahlâkı) kalmış bir kimse imişsin. (Ondan sonra buyurdu ki Zîr-i destânınız, sizin öyle kardeşlerinizdir ki Allâhu Teâlâ onları sizin yed (mülk ve kudret) inize tevdî' etmiştir. Her kimin eli altında kardeşi bulunursa ona yediğinden yedirsin, giydiğinden giydirsin. Onlara güçleri yetmiyecek (zahmetli) bir iş yüklemeyiniz. Şâyed yüklerseniz onlara yardım ediniz. 28
KİTÂBÜ’L-ÎMÂN Adam öldürmek KATLİN VE KATLE TEŞEBBÜSÜN NEHYİNE DÂİR EBÛ BEKRE HADÎSİ
Ebû Bekre Nufey' b. Hâris Şöyle demiştir: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'den işittim, "İki müslüman kılıçlariyle karşılaştıkları zaman kâtil de maktûl de Cehennem'dedir." buyuruyordu. "Yâ Resûlâ'llâh, kâtil böyle, ya maktûle ne oluyor?" diye sordum. "(Maktûl) arkadaşını öldürmeğe harîs idi de ondan." buyurdu. 29
Abdullâh b. Mes'ûd Şöyle demiştir: ... Âyet-i Kerîme'si nâzil olduğu zaman Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'in Ashâb'ı "Hangimiz nefsine zulmetmemiştir?" dediler. Bunun üzerine ... Âyet-i Kerîme'is nâzil oldu. 30
KİTÂBÜ’L-ÎMÂN Ahdi bozmak (ahde vefâsızlık);Emânete hıyânet;Münâfığın alâmetleri;Verdiği sözü tutmamak;Yalancılar MÜNÂFIK'IN ALÂMETLERİNE DÂİR EBÛ HÜREYRE VE ABDULLÂH İBN-İ AMR HADÎSLERİ
Ebû Hüreyre Şöyle demiştir: Nebiyy-i Muhterem salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: Münâfık'ın alâmetleri üçtür. Söz söylerken yalan söyler. Va'd ettiği vakit sözünde durmaz. Kendisine bir şey emniyet edildiği zaman hıyânet eder. 31
KİTÂBÜ’L-ÎMÂN Ahdi bozmak (ahde vefâsızlık);Emânete hıyânet;Husumet;Münâfığın alâmetleri;Verdiği sözü tutmamak;Yalancılar MÜNÂFIK'IN ALÂMETLERİNE DÂİR EBÛ HÜREYRE VE ABDULLÂH İBN-İ AMR HADÎSLERİ
Abdullâh b. Amr b. Âs Şöyle demiştir: Nebiyy-i Mükerrem salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: Dört şey, her kimde bulunursa hâlis münâfık olur. Her kimde bunların bir parçası bulunursa onu bırakıncaya kadar kendisinde münâfıklıkdan bir haslet kalmış olur. (Bunlar da) kendisine bir şey emniyet edildiği zaman hıyânet etmek, söz söylerken yalan söylemek, ahdettiğinde ahdini tutmamak, husûmet (iddiâ ve mürâfaa) zamânında da hakdan ayrılmaktır. 32
Ebû Hüreyre Şöyle demiştir: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: Îmânından dolayı ve (yalnız Allâh'dan ecrini umarak) li-vechi'llâh her kim Kadir Gecesi'ni tâatla geçirirse geçmiş günahları mağfûr olur. 33
Ebû Hüreyre Şöyle demiştir: Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: Allâhu Teâlâ ve Tekaddes Hazretleri kendi yolunda (cihâda) çıkan kimseye: "Onu (evinden) çıkaran şey yalnız bana îmân ve Peygamberlerimi tasdîk ise nâil olduğu ecir veya ganîmetle (sâlimen yurduna) geri getireyim, yâhud da Cennet'e ithâl edeyim." diye tekeffül etmiştir. Ümmetime meşakkate bâis olacağını bilmesem hiç bir seriyye (yâni cihad müfrezesine refâkat etmek) den geri kalmazdım. Allah bilir ki Allah yolunda katlolunup dirilmeyi, ondan sonra katlolunup dirilmeyi, ondan sonra katlolunmayı ne kadar isterdim! 34
KİTÂBÜ’L-ÎMÂN Ramazan ibâdeti RAMAZAN'IN FAZÎLETİNE DÂİR EBÛ HÜREYRE HADÎSLERİ
Ebû Hüreyre Şöyle demiştir: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: Her kim Ramazan'da îmânı sebebiyle ve (ecrini yalnız Allah'dan umarak) li-vechi'llâh (Terâvih ve sâire gibi) namaz kılarsa geçmiş günahları mağfûr olur. 35
Ebû Hüreyre Şöyle demiştir: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: Her kim Ramazan orucunu îmânı sebebiyle ve (yalnız Fazl-ı İlâhî'yi umarak) li-vechi'llâh tutarsa geçmiş günahları mağfûr olur. 36
Ebû Hüreyre Şöyle demiştir: Nebiyy-i Muhterem salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: Bu din (ayni) yüsürdür. Hiçbir kimse yoktur ki (bu) din hususunda (amellerim eksiksiz olsun diye) kendini zorlasın da din, ona galebe etmesin (ve ezilip büsbütün amelden kesilmesin). Öyle olunca ortalama gidin. (Matlûbunuz olan ameli tamam îfâ edemediğiniz vakit de O'na şükretmekle kanâat ediniz. Böyle yaparsanız) size müjde olsun (amelin azına da pek çok ecir verilir.) (Yola çıkarken) sabah, akşam seferinden, biraz da gece yürüyüşünden istiâne ed(iniz de kendinizi yokmay)iniz. 37
Berâ' b. Âzib Şöyle demiştir: Nebiyy-i Mükerrem salla'llâhu aleyhi ve sellem Medîne'ye ilk teşrîfinde Ensâr'dan olan ecdâd (ı, yâhud diğer lâfza göre dayıları yurd) ına misâfir oldu ve on altı, on yedi ay Beytü'l-Makdi'se doğru namaz kıldı. Halbuki kıblesinin Beytü'l-Harâm'a doğru olmasını arzu ederdi. (Kâ'be'ye müteveccihen) ilk kıldığı namaz İkindi namazı olmuştu. Bir cemâat de onunla birlikte kıldılar. Ondan sonra birlikde namaz kılanlardan biri (namazdan) çıktı. Mescidin birinde bulunan bir cemâate namazdalar iken yolu uğradı. (onlara): "Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem ile birlikte Mekke'ye doğru namaz kıldığıma Allah için şahâdet ederim." deyince (namazlarını bozmadan) oldukları gibi Beyt-i Şerîf'e döndüler. Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem Beyt-i Makdis'e doğru namaz kıldıkları sırada Yahûdîlerle (diğer) Ehl-i Kitâb ondan hoşlanırlardı. Beyt-i Şerîfe doğru yüzünü döndürünce bu fi'lini beğenmediler. -Berâ' b. Âzib radiya'llâhu anh bu hadîsinde diyor ki: Kıble tahvîl edilmeden evvel (ilk) kıbleye doğru (namaz kılarak) vefât etmiş, katlolunmuş kimseler de vardı. Bunlar hakkında nasıl bir hüküm vereceğimizi bilemedik. 38
KİTÂBÜ’L-ÎMÂN Güzel ahlâk;İyiliğin mükâfâtı MÜSLÜMAN OLMANIN, KÜFÜR HÂLİNDE İŞLENEN GÜNAHLARI GİDERECEĞİNE DÂİR EBÛ SAÎD HADÎSİ
Ebû Saîd-i Hudrî Şöyle demiştir: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'den işittim, buyurdu ki: Bir kul Müslüman olursa, İslâm'ı sağlama olursa Allâhu Teâlâ (Hazretleri) evvelce kendisinden sâdır olmuş her seyyiesini tekfîr eder (yâni örter). Ondan sonra sıra kısâsa (yâni mükâfât ve mücâzâta) gelir: Bir hasene ondan yedi yüz kat büyük hasene ile, bir seyyie ise (yalnız kendi) misli (derecesinde mücâzât) ile karşılanır. Meğer ki o seyyieyi Allah affede. 39
KİTÂBÜ’L-ÎMÂN Tâatte devam AMELİN -AZ DA OLSA- DEVAMLI OLANININ FAZÎLETİNE DÂİR HAZRET-İ ÂİŞE HADÎSİ
Ümmü'l-mü'minîn Âişe Şöyle demiştir: Yanımda bir kadın varken Nebiyy-i Mükerrem salla'llâhu aleyhi ve sellem hücreme girdi. "Bu kadın kimdir?" diye sordu. "Filâncadır." dedim. Ve kıldığı namaz(lar)ı anlatmağa başladım. Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem ise "(Bu sözü) bırak. (Dâimâ) elinizden gelecek şeyleri yapınız. Yoksa Allâh hakkı için siz usanmadıkca Allah usanmaz." buyurdu. Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'in en ziyâde sevdiği din (yâni tâat), sâhibi tarafından devâm üzere yapılanlar idi. 40
KİTÂBÜ’L-ÎMÂN İman-İslâm ÎMÂNIN ZİYÂDE VE NOKSAN KABÛL ETTİĞİNE VE MÜ'MİNİNİN CEHENNEMDE EBEDİYYEN KALMIYACAĞINA DÂİR ENES HADÎSİ
Enes b. Mâlik Şöyle demiştir: Nebiyy-i Muhterem salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: Lâ İlâhe İllâ'llâh deyib de kalbinde bir arpa ağırlığınca hayır (yâni îmân) bulunan kimse Cehennem'den çıkacaktır. Lâ İlâhe İllâ'llâh deyib de kalbinde bir buğday ağırlığınca hayır (yâni îmân) bulunan kimse Cehennem'den çıkacaktır. Lâ İlâhe İllâ'llâh deyip de kalbinde bir zerre ağırlığınca hayır (yâni îmân) bulunan kimse Cehennem'den çıkacaktır. 41
KİTÂBÜ’L-ÎMÂN MAİDE ÜÇ NOLU ÂYET-İ CELÎLESİNİN SEBEB-İ NÜZÛLÜ HAKKINDA HAZRET-İ ÖMER HADÎSİ
Ömer b. el-Hattâb Şöyle demiştir: Tâife-i Yehûddan bir kimse ona: "Yâ Emîre'l-Mü'minîn, sizin Kitâbınızda okumakda olduğunuz bir âyet var ki biz Yahûdîlere nâzil olmuş olaydı yevm-i nüzûlünü bayram ederdik." demiş. (Ömer radiya'llâhu anh.): "Hangi âyettir o?" diye sormuş. (Yahûdî) ... cevâbını vermiş. (Bunun üzerine) Ömer (radiyallahu anh) demiş ki biz, bu Âyet-i Kerîme'nin nâzil olduğu günü de yeri de (hakkıyle) biliyor (,kıymetini takdîr ediyor)uz. (Bu Âyet-i Kerîme) Nebiyy-i Mükerrem salla'llâhu aleyhi ve sellem'e bir cum'a günü Arefe'de (vakfede) kâim iken nâzil olmuştur. 42
Talha b. Ubeydi'llâh Şöyle demiştir: Necid ahâlîsinden saçı, darmadağın (fakîr) bir kimse (huzûr-ı) Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'e geldi. Uzaktan sesini karmakarışık duyuyor, fakat ne söylediğini anlamıyorduk. Nihâyet yaklaştı. Meğer İslâm'ın ne olduğunu soruyormuş. (Bu suâline karşı) Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem: "Bir gün, bir gece içinde beş namaz." buyurdu. (Adamcağız): "Üzerimde bu namazlardan başkası da olacak mı?" diye sordu. "Hayır, meğer ki tatavvu' edersin (yâni kendiliğinden kılasın.)" cevâbını verdi. Ondan sonra Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem: "Bir de Ramazan orucu." buyurdu. (Adamcağız yine): "Üzerimde bundan başkası da olacak mı?" diye sordu. O da : "Hayır. Meğer ki tatavvu' edesin." cevâbını verdi. -Talha radiya'llâhu anh der ki: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem, zekâtı da ona söyledi. (Adamcağız, yine): "Üzerimde bundan başkası da olacak mı?" diye sordu. yine Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem: "Hayır, meğer ki tatavvu' edesin." cevâbını verdi. Bunun üzerine (Necid'li fakîr): "Vallâhi bundan ne artık, ne eksik bir şey yapacak değilim." diyerek ve arkasını dönerek gitti. (Bunu duyunca) Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem: "Eğer doğru söylüyorsa felâh buldu gitti." buyurdu. 43
KİTÂBÜ’L-ÎMÂN Cenâze namazı;Cenâzeye gitmek CENÂZE TÖRENİNE KATILMANIN VE NAMAZINI KILMANIN FAZÎLETİNE DÂİR EBÛ HÜREYRE HADÎSİ
Ebû Hüreyre Şöyle demiştir: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: Her kim îmânı sebebiyle ve (ecrini yalnız Allah'dan umarak) li-vechi'llâh bir müslümân cenâzesi arkasından gider ve üzerine namaz kılıp defninden ferâgat edilinceye kadar berâber bulunursa iki kîrât ecir ile döner ki kîrâtların her biri Uhud (dağı) gibidir, her kim o cenâze üzerine namaz kılar da defnolunmadan evvel dönerse (yalnız) bir kîrât ecir ile dönmüş olur. 44
KİTÂBÜ’L-ÎMÂN Adam öldürmek;Müslümana söğmek MÜSLÜMANA SÖVMENİN VE ONUNLA DÖĞÜŞMENİN NEHYİNE DÂİR ABDULLÂH İBN-İ MES'ÛD HADÎSİ
Abdullâh b. Mes'ûd Şöyle demiştir: Nebiyy-i Muhterem salla'llâhu aleyhi ve sellem: "Müslümana sövmek fısk, onunla kıtâl etmek küfürdür." buyurdu. 45
Ubâde b. es-Sâmit Şöyle demiştir: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem, Kadir Gecesi'ni haber vermek üzere (Hâne-i Saâdetinden) çıktı. Derken Müslümanlardan iki kişi kavga ettiler. Buyurdular ki: Ben, size Kadir Gecesi'ni haber vermek üzere çıkmıştım. Filân ile filân kavga ettiler de (ona dâir olan bilgi) ref' olundu. İhtimâlki de hakkınzda bu daha hayırlıdır. Artık siz, Kadir Gecesi'ni (yirmiden sonraki) yedinci veya dokuzuncu veya beşinci gecelerde arayınız. 46
KİTÂBÜ’L-ÎMÂN Allâh'a şirk koşmamak;İhsan;İman-İslâm;Kıyâmet alâmetleri;Rü'yetullah;Zekât HALKA DİNLERİNİ ÖĞRETMEK İÇİN GELEN CİBRÎL İLE PEYGAMBER ALEYHİ'S-SELÂM'IN KONUŞMASI (İHSÂN HADÎSİ)
Ebû Hüreyre Şöyle demiştir: Bir gün Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem açıkta oturuyordu. (yanına) biri gelip: "Îmân nedir?" diye sordu. "Îmân; Allâha, Meleklerine, Allâh'a mülâkî olmağa (yâni Rü'yetu'llâh'a), Peygamberlerine inanmak, kezâlik (öldükten sonra) dirilmeğe inanmaktır." cevâbını verdi. "Ya İslâm nedir?" dedi. "İslâm; Allâh'a ibâdet edip (hiçbir şeyi) O'na şerîk ittihâz etmemek, namazı ikâme ve farz edilmiş zekâtı edâ etmek, Ramazanda da oruç tutmaktır." buyurdu. (Ondan sonra) "Ya ihsân nedir?" diye sordu. "Allâh'a sanki görüyormuş gibi ibâdet etmendir. Eğer sen, Allâh'ı görmüyorsan şüphesiz O, seni görür." buyurdu. "Kıyâmet ne zaman?" dedi. (Bunun üzerine) buyurdu ki: "Bu mes'elede sorulan, sorandan daha âlim değildir. (Şu kadar var ki Kıyâmet'den evvel zuhûr edecek) alâmetlerini sana haber vereyim: Ne zaman (satılmış) câriye, sâhibini (yâni efendisini) doğurur, kim idikleri belirsiz deve çobanları (yüksek) binâ kurmakta birbiriyle yarışa çıkarlarsa (Kıyâmet'den evvelki alâmetler görünmüş olur. Kıyâmet'in vakti) Allâh'dan başka kimsenin bilmediği beş şeyden biridir." Ondan sonra Nebiyy-i Muhterem salla'llâhu aleyhi ve sellem ... Âyet-i Kerîme'sini tilâvet buyurdu. Sonra (gelen adam) arkasını döndü (gitti). Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem "Onu çevirin." diye emrettiyse de izini bulamadılar. Bunun üzerine buyurdu ki işte bu, Cibrîl (aleyhi's-selâm)dir. Halka dinlerini öğretmek için geldi. 47
Nu'mân b. Beşîr Şöyle demiştir: (kulağımla) işittim, Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: Helâl belli, harâm da bellidir. İkisi arasında da (helâl mi, harâm mı belli olmayan bir takım) şüpheli şeyler vardır ki çok kimseler onları bilmezler. Şüpheli şeylerden her kim sakınırsa ırzını (yâni haysiyetini) da, dînini de kurtarmış olur. Her kim şüpheli şeylere dalarsa (içine girmek yasak olan beylik) koru etrâfında (davarlarını) otlatan bir çoban gibi çok sürmez içeriye dalabilir. Haberiniz olsun, her Pâdişâhın (kendine mahsûs) bir korusu olur. Gözünüzü açın, Allâh'ın yeryüzündeki korusu da harâm ettiği şeylerdir. Âgâh olunuz, cismin içinde bir lokmacık et (parçası) vardır ki iyi olursa bütün cesed iyi olur, bozuk olursa bütün cesed bozulur. İşte o (et parçası) kalbdir. 48
KİTÂBÜ’L-ÎMÂN Allâh'a îman;Elçilik;Hz. Peygamber'e gelen elçiler;İçki;Zekât NİYYET HADÎSİ
Abdullâh b. Abbâs Şöyle demiştir: Abdü'l-Kays Vefd'i (Bahreyn taralarından) Nebiyy-i Muhterem salla'llâhu aleyhi ve sellem'in huzûruna geldikleri zaman: "Siz kimlerdensizin?" yâhud "Nerenin vefdisiniz?" diye sordu. "Biz Rebîa (kabâilin) danız." dediler. "Hoş geldiniz. (Allâh sizi) utandırmasın, pişmân etmesin." buyurdu. Bunun üzerine "Yâ Resûlâ'llâh, biz sana yalnız şehr-i Harâm'da gelebiliriz. (Bilirsin ki) aramızda kâfir olan (kabâil-i) Mudar'dan şu cemâat vardır. O halde bize kesdirme bir şey emret de geride kalanlarımıza haber verelim, o sebeple de Cennet'e girelim." dediler. (Nebî aleyhi's-salâtü ve's-selâm'a) içkileri (yâhud içki kaplarını) de sordular. (Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem) onlara dört şey emretti, dört şeyden de nehyetti. Onlara yalnız Allâh'a îmân ile emrettikten sonra "Bilirmisiniz yalnız Allâh'a îmân etmek ne demektir?" diye sordu. "Allâh ve Resûlü a'lemdir." dediler. "Allâh'dan başka ilâh olmadığına ve Muhammed'in Resûlu'llâh olduğuna şahâdet, Namaz'ı ikâme, Zekât'ı edâ etmek, Ramazan orucunu tutmak, ganîmetin humsunu vermektir." buyurdu. Kezâlik onları (dört şeyden, yâni) hantem, dubbâ', nakîr, müzeffet (denilen kaplara hurma, yâhud üzüm şırası koymak)den nehyetti. (İbn-i Abbâs radiya'llâhu anhümâ'nın) müzeffet yerine mukayyer dediği de mervîdir. 49
Ömer b. el-Hattâb ... hadîs-i şerîfi rivâyet olunuyor ki kitabın evvelinde zikrolundu. Ancak burada ... dan sonra ... ziyâdesi vardır. Hadîs'in bakiyyesi bu ziyâdeden sonra serdedilmiştir ki ziyâdenin ma'nâ-yı şerîfi: "Her kimin hicreti Allâh'a ve Resûlüne müteveccih ise hicreti, Allâh'a ve Resûlüne müntehîdir." olmuş olur. 50
KİTÂBÜ’L-ÎMÂN ÇOLUK ÇOCUĞUNUN GEÇİMİNİ SAĞLAMAK İÇİN ÇALIŞMANIN FAZÎLETİ HAKKINDA EBÛ MES'ÛD HADÎSİ
Ebû Mes'ûd Ukbe İbn-i Amr Şöyle demiştir: Nebiyy-i Mükerrem salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: Bir kimse, ıyâline li-vechi'llâh (yâni ecrini yalnız Allah'dan umarak) infâk etse bu nafakası kendisi için (sevâbca) sadaka (gibi) olur. 51
KİTÂBÜ’L-ÎMÂN Namaz kılmak;Nasîhat;Zekât DÎNİN NASÎHATTAN İBÂRET BULUNDUĞUNA DÂİR CERÎR HADÎSLERİ
Cerîr b. Abdullâh el-Becelî Şöyle demiştir: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'e namazı ikâme etmek, zekât vermek, her müslümana hayırhâh (ve gıl ve ğışden âzâde) olmak üzere bîat ettim. 52
Cerîr b. Abdullâh el-Becelî Şöyle demiştir: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'e gelip: "(Yâ Resûlâ'llâh), Sana Müslümân olmak üzere bîat edeceğim." dedim. Şart ettiği şeyler meyânında her Müslümân'a hayırhâh (ve gıll ü ğışdan âzâde) olmağı da şart etti. Ben de bu şart üzerine bîat ettim. 53
Ebû Hüreyre Şöyle demiştir: Meclisin birinde Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem huzûrundakilere söz söylerken nâgehân bir a'râbî gelip "Kıyâmet ne zamandır?" diye sordu. Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem (sözünü kesmeyip) devam buyurdu. Oradakilerin kimi (kendi kendine): "(A'râbînin) ne dediğini işitti, amma suâlinden hoşlanmadı."; kimi de: "Belki işitmedi." diye hükmetti. Nihâyet (Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem) sözünü bitirince gâlibâ "O Kıyâmeti soran nerede?" diye (yâni bunu gibi bir lâfz ile) suâl buyurdu. (A'râbî): "İşte ben, yâ Resûlâ'llâh." dedi. (Bunun üzerine) "Emânet zâyi' edildi mi, Kıyâmete intizâr et." buyurdu. Yine (a'râbî): "Emâneti zâyi' etmek nasıl olur?" diye (tekrar) sorunca: "İş, nâ ehle tevcîh edildi mi, Kıyâmet'e intizâr et." buyurdu. 54
KİTÂBÜ’L-İLİM Abdesti güzel almak;Hataları söylemek ABDESTİ EKSİK OLANLARA PEYGAMBER (S.A. VE S.) İN İNZÂRI
Abdullâh b. Amr b. Âs Şöyle demiştir: Ettiğimiz yolculukların birinde Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem geride kalmıştı da bize (sonradan) yetişmiş idi. (O sırada) namaz vakti girmiş idi. Biz de abdest alıyorduk. Ayaklarımızı mesh (eder gibi az su ile yıkamağa) başladık. (Bu hâli görünce) en dik sesi ile iki veya üç kere: "Cehennem'de yanacak ökçelere yazık!" diye nidâ buyurdu. 55
Abdullâh b. Ömer Şöyle demiştir: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: "Ağaçların içinden bir nev'i vardır ki yaprağı düşmez. O ağaç, müslim (-i kâmil)in benzeridir. Nedir o? Söyleyin." oradakiler kırlardaki ağaçları saymağa daldılar. -Abdu'llâh (İbn-i Ömer) der ki bunun hurma ağacı olduğu hatırıma geldiyse de (söylemeğe) utandım. Ondan sonra: "Yâ Resûlâ'llâh, bize söyle nedir?" diye sordular. (Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem): "Hurma ağacıdır." cevâbını verdi. 56
Enes b. Mâlik Şöyle demiştir: (bir kere) Nebiyy-i Muhterem salla'llâhu aleyhi ve sellem ile birlikte oturduğumuz sırada deve üstünde biri gelip devesini mescid(in kapısınd)e çökerttikten sonra bağladı. Ondan sonra "Hanginiz Muhammed'dir?" diye sordu. Nebiyy-i Mükerrem salla'llâhu aleyhi ve sellem (Ashâbı) arasında dayanmış oturuyordu. "İşte dayanmış olan şu beyaz kimsedir." dedik. Adamcağız: "Ey Abdü'l-Muttalib'in oğlu!" diye hitâb etti. Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem "Seni dinliyorum." buyurdu. "Ben sana bâzı şeyler soracağım. Amma soracaklarım (pek) ağırdır. Gönlün benden incinmesin." dedi. Nebiyy-i Efham salla'llâhu aleyhi ve sellem "Aklına geleni sor." buyurdu. "Senin ve senden evvelkilerin Rabbi aşkına (söyle) bütün halka seni Allâh mı gönderdi?" dedi. "Evet." buyurdu. "Allâh aşkına (söyle) bir gün bir gece içinde beş vakit namaz kılmayı sana Allâh mı emretti?" dedi. "Evet." buyurdu. "Allâh aşkına (söyle) senenin şu (ma'lûm) ayında oruç tutmayı sana Allâh mı emretti?" dedi, "Evet." buyurdu. (yine): "Allâh aşkına şu (ma'lûm olan) sadakayı zenginlerimizden alıp fukarâmıza dağıtmayı sana Allâh mı emretti?" dedi. Nebiyy-i Muhterem salla'llâhu aleyhi ve sellem (buna da) "Evet." buyurunca adamcağız: "Sen ne getirdin ise ben ona îmân ettim. Kavmimin geride kalanlarına da elçi benim. Ben, Sa'd b. Bekr kabîlesinden Dımâm b. Sa'lebe'yim." dedi. 57
KİTÂBÜ’L-İLİM Hz. Peygamber'in mektupları PEYGAMBER (S.A. VE S.)İN KİSRÂ'YA GÖNDERDİĞİ MEKTUP
Abdullâh b. Abbâs Şöyle demiştir: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem bir adama bir nâme verip Bahreyn ulusuna teslim etmesini emretti. Bahreyn ulusu, mektubu Kisrâ'ya îsâl etti. Kisrâ onu okuyunca yırttı. (Arada râvî olan Muhammed b. Şihâb-ı Zührî) der ki: (Zannederim ki Saîd b. el-Müseyyeb'den işittim) Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem (Kisrâ ile kavmine) parça parça olsunlar diye duâ buyurdu. 58
KİTÂBÜ’L-İLİM Hz. Peygamber'in mektupları;Hz. Peygamber'in mührü RESÛL-İ EKREM (S.A. VE S.)İN GÜMÜŞTEN BİR MÜHÜR EDİNDİĞİNE DÂİR ENES HADÎSİ
Enes b. Mâlik Şöyle demiştir: Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem bir mektup yazdırdı, yâhud yazdırmak istedi. Dediler ki: "(Yâ Resûlâ'llâh) onlar (yâni Rum'dan ve Acem'den muhâtab olanlar) bir mektûbu mühürlü olmadıkça okumazlar." Bunun üzerine gümüşten bir mühür edindi ki nakşı ... idi. Bu mührün Yed-i Şerîf-i Risâlet-Penâhî'deki beyazlığı hâlâ gözümün önündedir. 59
KİTÂBÜ’L-İLİM Allâh'a sığınmak;Hayâ;Hz. Peygamber'den yüz çevirmek;İlim meclisi;Mecliste boş yere oturmak;Selâmlaşmak ALLÂH'I ZİKRETMEĞİ İHMÂLİN, ALLÂH'IN İLMÂLİNİ MÛCİP OLACAĞINA DÂİR EBÛ VÂKID HADÎSİ
Ebû Vâkıd-ı Leysî Şöyle demiştir: (Bir gün) Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem huzûrunda Ashâb'ı olduğu halde Mescidinde otururken karşıdan üç kişi geldi. İkisi Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem'e doğru teveccüh etti, birisi de gitti. -Râvî der ki: Bu iki kimse huzûr-ı Risâlet-Penâhî'de dur(up selâm ver)du. Ve bir tânesi (bilâhare) halkada bir aralık bularak oracıkta oturdu. Diğeri ise hâzırûnun arkasında oturdu. Üçüncüye gelince arkasını dönüp savuştu. Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem (meşgûl olduğu kelâmdan) fâriğ olunca buyurdu ki: "İsterseniz bu üç kişinin hâlini size haber vereyim. İçlerinden biri Allâh'a sığındı, Allâh da onu barındırdı. Diğeri (sıkıntı vermekten) utandı, Allâh da ondan hayâ etti. Öteki ise (bu meclisten) yüz çevirdi, Allâh da ondan yüz çevirdi." 60
Ebû Bekre Nufey' b. Hâris Şöyle demiştir: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem (Haccetü'l-Vedâ'da) devesi üzerinde oturdu. Devenin dizginini bir adam tutuyordu. "Bu gün hangi gündür?" diye sual etti. sükût ettik, o derecede ki başka bir isim ile tesmiye edecek zannetdik. "Kurban günü değil mi?" buyurdu. "Evet." dedik. Sonra: "Bu ay hangi aydır?" diye sordu. Yine sükût ettik, o derecede ki isminden başka bir isim ile tesmiye edecek zannettik. "Zilhicce değil mi?" buyurdu. "Evet." dedik. (Sonra): "Bu hangi şehirdir?" diye sordu. Yine sustuk, o derecede ki isminden başka bir isim ile tesmiye edecek zannettik. "Mekke değil mi?" buyurdu. "Evet." dedik. (Bunun üzerine) buyurdu ki "Kanlarınız, mallarınız, ırzlarınız bu şehir içinde, bu ayda bu günün hürmeti kadar yekdiğerinize haramdır. Hâzır olanlarınız, gâib olanlarınıza (bunu) teblîğ etsin. Olabilir ki hâzır olan kimse, bunu daha iyi anlar bir kimseye teblîğ etmiş bulunur." 61
KİTÂBÜ’L-İLİM Bıktırmamak;Vedâ Haccı Hutbesi PEYGAMBER (S.A. VE S.) İN FÂSILALI OLARAK VA'ZETTİĞİNE DÂİR İBN-İ MES'ÛD HADÎSİ
Abdullâh b. Mes'ûd Şöyle demiştir: Nebiyy-i Muhterem salla'llâhu aleyhi ve sellem va'z (ve nasîhat) husûsunda bize bıkkınlık gelmesin diye hâlimize bakıp (ona göre) gün ve (saat) kollardı. 62
KİTÂBÜ’L-İLİM Kolaylık göstermek DİNDE, BIKKINLIK VE USANÇ VERECEK DERECEDE İLERİ GİTMENİN DOĞRU OLMADIĞINA DÂİR ENES HADÎSİ
Enes b. Mâlik Nebiyy-i Muhterem salla'llâhu aleyhi ve sellem'in: "Kolaylık yolunu gösterin, güçlüğe gitmeyin. Tebşîr edin, tenfîr etmeyin." buyurduğu rivâyet olunuyor. 63
Muâviye b. Ebî Süfyân Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'den işittim, buyuruyordu ki: Allâh (u Teâlâ) her kimin hayrını murâd ederse ona din husûsunda (büyük bir) anlayış verir. Ben (verici değil) yalnız taksîm ediciyim. Veren ise Allâhu Azze ve Cell'dir. Bir de bu ümmet, Allâh'ın emri (ve kazâsı) zuhûr edi(p kıyâmet kopu)nceye kadar emr-i İlâhî(ye mütâbeat) üzere hep sâbit-kadem olup duracak ve kendilerine muhâlefet edenlerden zarar gelmiyecektir. 64
Abdullâh b. Ömer Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'in yanında idik. Bir hurma göbeği getirdiler. Buyurdu ki: "Ağaçların içinden bir nev'i vardır ki.... ilâ-âhirih. -Abdu'llâh b. Ömer radiya'llâhu anh'den olan bu rivâyetde: "Bir de baktım ki oradakilerin en küçüğü benim. Onun için sustum." ziyâdesi vardır. 65
KİTÂBÜ’L-İLİM Allah yolunda harcamak (infak);İlim öğretmek;İlmiyle âmil olmak;İnfak;Kazâ-Kader İKİ HASLET SÂHİBİNDEN BAŞKASINA HASED EDİLEMİYECEĞİNE DÂİR ABDULLÂH İBN-İ MES'ÛD HADÎSİ
Abdullâh b. Mes'ûd Şöyle demiştir: Nebiyy-i Mükerrem salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: İki (haslet sâhibin)den başkasına hased olmaz. Bunlar da Allah tarafından kendisine mal ihsân olunub da hak (yolun)da onu ihlâke taslît edilen kimse ile kendisine hikmet ihsân olunup onunla hükmeden ve anı ta'lîm eden kimsedir. 66
KİTÂBÜ’L-İLİM İlim öğrenmek RESÛLULLÂH (S.A. VE S.) İN İBN-İ ABBÂS'A DUÂSI
Abdullâh b. Abbâs Şöyle demiştir: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem beni kucaklayıp: "İlâhî ona (ilm-i) Kitâb'ı öğret." diye duâ buyurdu. 67
KİTÂBÜ’L-İLİM Namazda safları sık ve düzgün tutmak BÜLÛĞ ÇAĞINA VARMIYAN ÇOCUĞUN MÜKELLEF OLMADIĞINA DÂİR İBN-İ ABBÂS RİVAYETİ
Abdullâh b. Abbâs Şöyle demiştir: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem Minâ'da sütresiz olarak namaz kıldırdığı sırada dişi bir merkebe râkiben karşıdan geldim. O zaman sinn-i bülûğa yaklaşmıştım. Saflardan birinin önünden geçtim. Merkebi otlasın diye salıverdim. Ondan sonra saffa girdim. Bu (yaptığıma) kimse ses çıkarmadı. 68
Mahmûd b. er-Rebî' "Beş yaşımda iken Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem'in bir kere bir kova (daki su) dan (ağzına alıp) yüzüme püskürdüğünü derhâtır ederim." demiştir. 69 KİTÂBÜ’L-İLİM İnsanların kısımları İLMİN FAZÎLETİ HAKKINDA HADÎSLER
Ebû Mûsâ el-Eş'arî Şöyle demiştir: Nebiyy-i Ekrem salla'llahü aleyhi ve sellem buyurdu ki: Allâh'ın benim (vâsıtam) le gönderdiği hidâyet ve ilim boy yağmura benzer. (Bu yağmur, kâh öyle) bir toprağa düşer ki onun bir kısmı suyu kabûl eder de çayır ile bol ot yetiştirir. Bir kısmı da kurak olur, suyu (üstünde) tutar da Allâh (u Teâlâ) halkı onunla faydalandırır. Ondan (hem kendileri) içerler, (hem hayvanlarını) suvarırlar, ekin ekerler (Bu yağmur) diğer (bir nevi') toprağa daha isâbet eder ki düz ve kaypaktır. Ne suyu (üstünde) tutar, ne çayır bitirir. Allâh'ın dînini anlayıb da Allâh'ın benim (vâsıtam) le gönderdiği (hidâyet ve ilimden) faydamend olan ve bunu bilip (başkasına) bildiren kimse ile (bunu duyduğu vakit kibrinden) başını (bile) kaldırmayan ve Allâh'ın benimle irsâl olunan hidâyetini kabûl etmeyen kimse böyledir. 70
Enes b. Mâlik Şöyle demiştir: Resûlû'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: İlmin ref' olunması, cehlin kökleşmesi, şarabın içilmesi, zinânın çoğalması Kıyâmet alâmetlerindendir. 71
KİTÂBÜ’L-İLİM Kadınların çoğalıp erkeklerin azalması;Kıyâmet alâmetleri;Zinâ İLMİN FAZÎLETİ HAKKINDA HADÎSLER
Enes b. Mâlik Şöyle demiştir: Size öyle bir söz söyliyeceğim ki, benden sonra hiç kimse onu size söylemeyecektir: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'den işittim, buyuruyordu ki: Kıyâmet alâmetlerinden olmak üzere ilim azalacaktır, cehil yayılacaktır, zinâ şâyi' olacaktır. Kadınlar(ın mikdârı) kesret, erkekler(inki) kıllet bulacaktır. Bir derecede ki, elli kadının yalnız bir bakanı olacaktır. 72
Abdullâh b. Ömer Şöyle demiştir: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'den işittim, "Uykuda iken bana bir kadeh süt getirdiler. O kadar içtim ki kanıklık (âsârının) tâ tırnaklarımdan sızdığını (hâlâ) duyuyorum. (İçtikten sonra) artığımı Ömer b. el-Hattâb'a verdim." buyuruyordu. "Yâ Resûlâ'llâh! Bunu ne ile te'vîl ettin?" diye sordular. "İlm ile." cevâbını verdi. 73
KİTÂBÜ’L-İLİM Bilmeden yapılan hatalar;Cemrelere taş atma (Şeytan taşlama);Hac menâsikı;Şeytan taşlama;Vedâ Haccı Hutbesi PEYGAMBER (S.A. VE S.) İN VEDÂ' HACCINDA HACC MENÂSİKİ İLE İLGİLİ BEYANLARINA DÂİR ABDULLÂH İBN-İ AMR HADÎSİ
Abdullâh b. Amr b. Âs Şöyle demiş: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem Haccetü'l-Vedâ'da halk sor(ub öğren)sun diye Minâ'da durdu. Yanına biri gelip "Bilemedimde (Kurban) kesmeden tıraş oldum." dedi. "Kurbanını kes, günâhı yok." buyurdu. Diğeri gelip "Bilemedimde Remiy'den evvel (kurban) kestim." dedi "Remyet, günâhı yok." buyurdu. Nebiyy-i Mükerrem salla'llâhu aleyhi ve sellem'e (o gün Remy, nahr, halk, tavâf gibi yevm-i Iyd a'mâlinden) takdîm veya te'hîr edilmiş hiçbir şey sorulmadı ki (cevâbında) "Yap, günâhı yok." buyurmasın. 74
KİTÂBÜ’L-İLİM Adam öldürmek;Kıyâmet alâmetleri İLMİN KABZOLUNACAĞINA, KATİL VE FİTNELERİN ZUHÛR EDECEĞİNE DÂİR EBÛ HÜREYRE HADÎSİ
Ebû Hüreyre Şöyle demiştir: Nebiyy-i Muhterem salla'llâhu aleyhi ve sellem (bir kere): "İlim, kabzolunacak (yâni kaldırılacak), cehil ve fiten zuhûr edecek ve herc çoğalacaktır." buyurdu. "Yâ Resûlâ'llâh, herc nedir?" diye sordular. Murâd-ı âlîsi katl imiş gibi elini münharifen indirerek: "İşte böyle!" buyurdu. 75
KİTÂBÜ’L-İLİM Güneş tutulması ve namazı KABİRDE GEÇİRİLECEK İMTİHAN HAKKINDA ESMÂ' HADÎSİ
Esmâ' b. Ebî Bekr Şöyle demiştir: (Küsûf zamânında) Âişe radiya'llâhu anhâ namaz kılarken nezdine gittim. "(Bu) Halka ne oluyor? (neden korkuyorlar?)" dedim. (Küsûf vukûa geldiğini anlatmak için) gök yüzüne doğru (başı ile) işâret etti. Meğer hep namaza durmuşlarmış. Âişe radiya'llâhu anhâ: "Sübhâna'llâh!" dedi. "Bu bir âyet (-i azâb veya tekarrüb-i Kıyâmet) mi?" diye sordum. Başiyle "Evet." diye işâret etti. Bunun üzerine ben de (namaza) durdum. Üzerime baygınlık gelinceye kadar (durdum). (Yanımdaki kırbadan) başıma su dökmeğe başladım. (Namazdan sonra) Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem Allâh'a (Hamd ü) senâ edip buyurdu ki "Cennet ve Cehennem'e kadar (evvelce) bana gösterilmemiş hiçbir şey kalmadı ki, bu makamda görmüş olmayayım. Bana vahyolundu ki, siz kabirlerinizde Mesîh-i Deccâl (yüzünden çekilecek) imtihanlara benzer, yâhud ona karîb bir imtihân geçireceksiniz. (Kabre girmiş kimseye) 'Bu adam (Yâni Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem) hakkındaki ilmin nedir?, diye sorulacak. Mü'min, yâhud sâhib-i yakîn olan kimse: 'O (Zât-ı Şerîf) Muhammed'dir. O (Zât-ı Şerîf) Allâh'ın Resûlüdür. Bize (Âyât-ı) beyyinât ile hidâyet getirdi. Biz de da'vetine icâbet ve (isrine) mütâbeat ettik. O (Zât-ı Şerîf) Muhammed (salla'llâhu aleyhi ve sellem)dir., diyecek. (Ve bu söz) üç kere (tekrâr olunacak). Ondan sonra (o kimseye): '(Öyle ise) yat da rahâtına bak. O (Zât-ı Şerîf'in nübüvvetine) yakînin olduğunda şüphe kalmadı., denilecek. (Yok eğer) münâfık ise veyâhud kalbinde şek varsa (o suâle karşı): 'Ben ne bileyim? işittim, öteki beriki bir şeyler söylüyorlardı. Ben de söyledim., cevâbını verecek." 76
KİTÂBÜ’L-İLİM Süt kardeşliği SÜT KARDEŞLİĞİN EVLENMEĞE MÂNİ' OLDUĞUNA DÂİR UKBE HADÎSİ
Ukbe b. el-Hâris Ravi, İhâb b. Azîz'in kızını tezevvüc etti. Derken yanına bir kadın gelip "Ukbe'yi de, tezevvüc ettiği kadını da ben emzirdim." dedi. Ukbe, ona: "Ne senin beni emzirdiğinden haberim var, ne de evvelce bunu bana söylediğinden." cevâbını verdi. (Hayvanına) binip Medîne'ye (Huzûr-ı) Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'e gitti. (Hükm-i şer'îyi) sordu. Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem: "Nasıl olur ya? Bir kere (bu söz) söylenmiş bulundu." buyurdu. Bunun üzerine Ukbe o kadından müfârekat etti. O da başka bir kocaya vardı. 77
KİTÂBÜ’L-İLİM İlim öğrenmek RESÛL-İ EKREM (S.A. VE S.) İN BİR AY ZEVCELERİYLE GÖRÜŞMEMEĞE YEMÎN ETMESİ
Ömer b. el-Hattâb Şöyle demiştir: Ensârdan bir komşum ile berâber Benî Ümeyye b. Zeyd yurdunda (oturuyor) idim. Bu (yurd) Medîne'nin Avâlî denilen semtindedir. (Bir şey öğrenmek ümîdiyle) Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'in nezdine nöbetleşe inerdik. Bir gün o iner, bir gün ben inerdim. Ben indiğim zaman o gün vahiy ve sâireye dâir (ne duyarsam) haberini (komşuma) getirirdim. O da indiği zaman böyle yapardı. Ensârî arkadaşım (bir def'a) nöbetinin gününde indi. (Dönüşünde) kapımı pek şiddetli çalarak: "Burada mı?" diye sordu. (Fenâ halde) ürkdüm. Yanına çıktım. "Büyük bir şey hâdis oldu. (Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem zevcâtını tatlîk etti.)" dedi. (Ömer radiya'llâhu anh der ki: Ben zâten böyle bir şey olacağını zannedip duruyordum. Sabah namazını kılınca giyinip kuşandım. Sonra Medîne'ye inip) Hafsa'nın yanına girdim. Baktım ki ağlıyor. "Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem, sizleri (yâni Zevcât-ı Tâhirâtı) tatlîk mi etti?" diye sordum. "Bilmiyorum." dedi. Ondan sonra Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'in yanına girdim. Ayak üstü durduğum yerden: "(Yâ Resûlâ'llâh,) Zevcelerini tatlîk mi ettin?" dedim. "Hayır." buyurdu. Bunun üzerine ben de "Allâhu Ekber." demişim. 78
Ebû Mes'ûd Ukbe İbn-i Amr Şöyle demiştir: (Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'e) biri gelip: "Yâ Resûlâ'llâh, filânca bize (namaz kıldırırken) o kadar uzatıyor ki âdetâ namazı terkedecek gibi oluyorum." dedi. Nebiyy-i Mükerrem salla'llâhu aleyhi ve sellem'i hiçbir mev'ızada o günkü kadar gazablı görmedim. Buyurdu ki "Ey nâs, sizde tenfîr hasleti vardır. (İçinizden) halka namaz kıldıran olursa hafif tutsun. Çünkü (cemâatin) içinde hastası var, zaîfi var, iş-güç sâhibi olanı var." 79
Zeyd b. Hâlid-i Cühenî Şöyle demiştir: Biri, Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem'den lukatayı, (yâni yitik malı) sordu. Buyurdu ki: "Bağını, yâhud kabını, kılıfını belle sonra (ötekine, berikine) bir sene ta'rîf et. Ondan sonra onu kullan. (Ondan sonra da) sâhibi çıkarsa (yine) ona ver." O adam: "Yitik deve de (böyle mi?)" diye sordu. (Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem) o kadar gazab etti ki mübârek yanakları, yâhud yüzü kızardı. Ve: "Ondan sana ne? (Su) tulumunu, (ayağındaki) markubunu o berâber taşır, (muhtâc oldukca) su başlarını bulur, ağaç (yapraklarından) otlar. Onu sâhibi buluncaya kadar kendi hâline bırak." buyurdu. "Ya, yitik davara ne buyurursun?" dedi, "O ya senindir, ya kardeşinindir, ya kurdundur." buyurdu. 80
KİTÂBÜ’L-İLİM Bilmediğini sormak;Hz. Peygamber'e eza;Soru sormak;Tevbe-İstiğfar YERSİZ VE HOŞLANILMAYAN SORULAR SORMANIN MENHÎ OLDUĞUNA DÂİR EBÛ MÛSÂ HADÎSİ
Ebû Mûsâ el-Eş'arî Şöyle demiştir: (Bir kere) Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem'den hoşlanmadığı bâzı şeyler soruldu. (Bu gibi) suâller çoğalınca gazab etti. Ondan sonra "Bana istediğinizi sorunuz." diye buyurdu. Birisi (kalkıp) "Benim babam kimdir?" dedi. "Baban Huzâfe'dir." buyurdu. Bir diğeri kalkıp "Yâ Resûlâ'llâh, ya benim babam kimdir?" dedi. "Şeybe'nin âzâtlısı Sâlim'dir." buyurdu. Ömer (b. el-Hattâb radiya'llâhu anh) vech-i Risâlet-Penâhî'deki (âsâr-ı) gazabı görünce "Yâ Resûlâ'llâh, Azîz ve Celîl olan Allâh (u Teâlâ'y)a tevbe ediyoruz." dedi. 81
KİTÂBÜ’L-İLİM Hz. Peygamber'in konuşması;Selâmlaşmak;Sözü tekrar etmek RESÛL-İ EKREM (S.A. VE S.)İN SÖZLERİNİ VE SELÂMINI ÜÇ KERE TEKRARLAMASI
Enes b. Mâlik Şöyle demiştir: Nebiyy-i Muhterem salla'llâhu aleyhi ve sellem bir söz söylediği zaman iyice anlaşılsın için üç kere tekrâr ederdi. (Kezâlik) bir kavmin yanına gelip selâm verdiği zaman da üç kere selâm verirdi. 82
KİTÂBÜ’L-İLİM Eğitim;Ehl-i kitap;Rıfk;Terbiye (eğitim) ÜÇ SINIF İNSANIN İKİŞER ECRE SÂHİP OLDUĞUNA DÂİR EBÛ MÛSÂ HADÎSİ
Ebû Mûsâ el-Eş'arî Şöyle demiştir: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: Üç kişinin ikişer ecri vardır. Onlardan biri Ehl-i Kitâb'dan olup da hem kendi Peygamberine, hem de Muhammed salla'llâhu aleyhi ve sellem'e îmân eden kimsedir. Diğeri abd-i memlûkdur ki, hem Allâhu Teâlâ'nın, hem de efendilerinin hakkını edâ ettiğinde (o da iki ecre nâil olur.) Üçüncüsü öyle bir kimsedir ki nezdinde tasarruf ede (bile)ceği bir câriy bulunur da onu te'dîb, ammâ (unf ve şiddetden âzâde olarak güzel güzel) te'dîb eder, ta'lîm (lâkin yine rıfk ile güzel güzel) ta'lîm eder, bundan sonra da onu âzâd edip tezevvüc eder. (İşte) böylesinin de iki ecri vardır. 83
Abdullâh b. Abbâs Şöyle demiştir: Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem (Mescid-i Şerîf'de va'z ettikten sonra) kadınlara duyuramadım zanniyle yanında Bilâl olduğu halde (erkek saflarından) çıktı. Kadınlara va'z ederek onlara sadaka vermeği emretti. (Sözleri o kadar te'sîr etti ki,) kadınların kimi (kulaklarındaki) küpeyi, kimi (parmağındaki) yüzüğü (çıkarıp) atmağa başladılar. Bilâl de onları eteği içine topluyordu. 84
KİTÂBÜ’L-İLİM Hz. Peygamber'in şefâati;İmanda İhlâs KALBİNDEN (YÂHUD İÇİNDEN) KELİME-İ TEVHÎD'İ SÖYLEYEN KİMSENİN KIYÂMET GÜNÜNDE ŞEFÂATE EN ZİYÂDE MAZHAR OLACAĞI
Ebû Hüreyre Şöyle demiştir: (Bir kere) "Yâ Resûlâ'llâh, Kıyâmet gününde Sen'in şefâatin en ziyâde kime râyegân olacak?" diye sordum. Buyurdu ki: "Yâ Ebâ Hüreyre, hadîs (bellenmek) için sende gördüğüm hırsa göre bu hadîsi senden evvel kimsenin bana sormayacağını (zâten) tahmîn ediyordum. Kıyâmet gününde halk içinde şefâatime en ziyâde mazhar olacak kimse kalbinden (yâhud içinden) hâlis olarak Lâ ilâhe illâ'llâh diyendir." 85
KİTÂBÜ’L-İLİM EHL-İ İLMİN FAZÎLETİ HAKKINDA ABDULLÂH İBN-İ AMR HADÎSİ
Abdullâh b. Amr b. Âs Şöyle demiştir: (Haccetü'l-Vedâ'da) Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'den işittim, buyurdu ki: Allâhu Teâlâ ilmi kullar(ının sudûr) ından nez' etmek (yâni silmek) sûretiyle değil, (ervâh-ı) ulemâyı kabzetmek sûretiyle kabzedecektir. Nihâyet hiçbir âlim kalmayınca halk kendilerine câhil bir takım kimseleri reis edinirler. Bunlara (öte-beri) sorulur. Onlar da ilimleri olmadığı halde fetvâ verirler de hem kendileri dalâlete düşerler, hem (halkı) idlâl ederler. 86
KİTÂBÜ’L-İLİM Çocuğu kendinden önce ölenler;Va'z PEYGAMBER (S.A. VE S.)İN KADINLARA VA'Z ETMEK İÇİN BİR GÜN TAHSÎSİ
Ebû Saîd-i Hudrî Şöyle demiştir: (Bir def'a) kadınlar "Yâ Resûlâ'llâh, (sözlerini dinlemek için) erkeklerden bize meydan kalmıyor. Kendiliğinden bize bir gün tahsîs et." dediler. (Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem) onlara (mîâd olarak) bir gün ta'yîn etti. Kadınlar yevm-i muayyende Huzûr-ı Risâlet-Penâhî'ye geldiler. O da kendilerine va'z etti, (bâzı şeyler) emretti. Buyurduğu sözler meyânında: "İçinizden hiçbir kadın yoktur ki evlâdından üç tânesini (âhirete kendinden) evvel yollasın da, Cehennem'e karşı onun için bir siper peydâ olmasın." sözü vardı. İçlerinden biri: "İki tânesi de (öyle değil mi?)" dedi. (Cevâben): "İki tânesi de öyledir." buyurdu. Ebû Hüreyre radiya'llâhu anh'den vârid olan diğer rivâyetde (mukayyed olarak) "Sinn-i bülûğa varmamış üç evlâd." denilmiştir. 87
KİTÂBÜ’L-İLİM Kıyâmet günü hesap PEYGAMBER (S.A. VE S.)İN KADINLARA VA'Z ETMEK İÇİN BİR GÜN TAHSÎSİ
Ümmü'l-mü'minîn Âişe Şöyle demiştir: Nebiyy-i Muhterem salla'llâhu aleyhi ve sellem: "Kim hesâba çekilirse azâb edilmiş olur." buyurdu. -Âişe der ki "Allâhu Teâlâ ... buyurmuyor mu?" dedim de "Bu senin dediğin arzdır, yoksa her kim ince hesâba çekilirse helâk olur." buyurdu. 88
KİTÂBÜ’L-İLİM Harem-i Şerîf'in hürmeti;İlim öğretmek MEKKE HAREMİNDE KAN DÖKMENİN, AV HAYVANLARINA VE BİTKİLERİNE MÜDÂHALENİN MEMNÛİYETİ HAKKINDA EBÛ ŞÜREYH HADÎSİ
Ebû Şüreyh Şöyle demiştir: Feth (-i Mekke'nin ertesi) günü Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'den bir söz işittim ki, onu söylerken (şu) kulaklarım duydu, kalbim belledi, (söyliyeni de) gözlerim (o anda) gördü. Allâh'a hamd ü senâ ettikden sonra buyurdu ki: Mekke'yi (tâ evvelden-beri) harâm eden Allâhu Teâlâ'dır. Onu harâm eden insanlar değildir. Bundan dolayı Allâh'a ve yevm-i Âhirete îmân eden kimse için Mekke'de ne kan dökmek, ne de bir ağaca balta vurmak olmaz. Şâyed Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem (burada) mukâtele etti diye ruhsat tarafına kaçan biri bulunursa ona: "Allâh (u Teâlâ yalnız) Resûlüne izin vermiştir. Size izin vermemiştir." deyiniz. Bana da (yalnız) bir günün bir saâti içinde izin verdi. Ondan sonra bu günkü hürmeti dünkü hürmeti derecesine döndü. (Bu dediklerimi burada) hâzır olanlar, gâib olanlara teblîğ etsin. 89
KİTÂBÜ’L-İLİM Hz. Peygamber'e yalan isnadı PEYGAMBER (S.A. VE S.)İN AĞZINDAN YALAN UYDURANLARIN HÂLİ
Alî b. Ebî Tâlib Şöyle demiştir: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'den işitdim, buyurdu ki benim ağzımdan yalan uydurmayınız. Her kim benim ağzımdan yalan söylerse Cehennem'deki yerine hazırlansın. Buhârî'ye göre: Rib'ıyy b. Hırâş, Alî (b. Ebî Tâlib) radiya'llâhu anh'den Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'in "Benim ağzımdan yalan uydurmayınız. Her kim benim ağzımdan yalan söylerse Cehennem'e girsin." buyurduğunu işittiğini kendisinden duymuş. 90
KİTÂBÜ’L-İLİM Hz. Peygamber'e yalan isnadı PEYGAMBER (S.A. VE S.)İN AĞZINDAN YALAN UYDURANLARIN HÂLİ
Seleme İbn-i Ekva' Şöyle demiştir: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'den işittim, buyurdu ki: Benim söylediklerimi her kim bana isnâd ederse Cehennem'deki yerine hazırlansın. 91
KİTÂBÜ’L-İLİM Hz. Peygamber'e yalan isnadı;Hz. Peygamber'i rüyâda görmek;Hz. Peygamber'in isimlerini almak PEYGAMBER (S.A. VE S.)İN KÜNYESİNİN AD OLARAK KONULAMIYACAĞINA DÂİR EBÛ HÜREYRE HADÎSİ
Ebû Hüreyre Şöyle demiştir: Nebiyy-i ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: Benim adımı (kendinize, yâhud birbirinize) takınız. Künyemi de (yâni Ebû'l-Kâsım künyesini) de takınmayınız. (Şu da ma'lûm olsun ki,) her kim beni rü'yâda görürse hakîkatte beni görmüş olur. Zîrâ şeytan benim sûretime temessül edemez. Bir de, her kim benim ağzımdan bilerek yalan uydurursa Cehennem'deki yerine hazırlansın. 92
Ebû Hüreyre Şöyle demiştir: Nebiyy-i Muhterem salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: Allâh (ü Teâlâ, Ashâb-ı) Fîl'i, yâhud (beliyye-i) katli Mekke ('ye girmek)den habs (yâni men') etmiştir. Yalnız Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem ile mü'minler (o da bir kere Mekke) ahâlîsine taslît edilmişlerdir. Haberiniz olsun,(Mekke) benden evvel hiçbir kimse için helâl olmadığı gibi, benden sonra da hiçbir kimse için helâl olmayacaktır. Biliniz ki o (yalnız) bir günün bir sâatinde (yalnız) benim için helâl olmuştur. Ma'lûmunuz olsun ki işte bu sâatde benim için bile harâmdır.(Mekke'nin) dikeni (bile) kesilmez. Ağacına balta değdirilemez. Yitiğini kimse (elini uzatıp) alamaz. Meğer ki (sâhibini) aramak için ola. O halde her kim (in bir kimsesi) katlolunursa iki şeyden hangisi (hakkında) hayırlı ise onu isteyebilir (yâni iki şey beyninde muhayyerdir.): ya (kendisine) diyet verilir, ya maktûlün ehli kısâs ettirir. -Bunun üzerine Yemen ahâlîsinden biri gelip: "Yâ Resûlâ'llâh, (Şu buyurduklarını) benim için yaz." dedi. (Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem de): "Ebû fülân için yazınız." buyurdu. Derken Kureyş'den bir zât: "Yâ Resûlâ'llâh, izhırdan başka. Zîrâ biz onu evlerimiz(in inşâsın) de, kabirlerimiz(in binâsın) de kullanıyoruz." dedi. Nebiyy-i Ekrem salla'llâhü aleyhi ve sellem de: "İzhırdan başka." buyurdu. 93
KİTÂBÜ’L-İLİM Hz. Peygamber'in vasiyetnâme yazdırmak istemesi;Nizâ (anlaşmazlık) RESÛL-İ EKREM (S.A. VE S.)İN SON HASTALIĞINDA BİR VASIYYETNÂME YAZDIRMAK İSTEMESİ
Abdullâh b. Abbâs Şöyle demiştir: Nebiyy-i Mükerrem salla'llâhu aleyhi ve sellem'in (son hastalığında) ağrısı iştidâd edince: "Yazı yazacak şey getiriniz. Size öyle bir kitâb (vasiyyetnâme) yazdırayım ki ondan sonra hiç dalâlette kalmayasınız." buyurdu. Ömer radiya'llâhu anh: "Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem'in hastalığı ağırlaştı. Elimizde ise Allâhu Teâlâ'nın Kitâb'ı vardır. O bize yeter." dedi. Bunun üzerine (oradaki Sahâbe beyninde) ihtilâf çıktı. Sözleri birbirine karıştı. (Resûlu'llâl salla'llâhu aleyhi ve sellem de): "Yanımdan savulun. Benim yanımda nizâ' olmaz." buyurdu. 94
KİTÂBÜ’L-İLİM Kadınlar RESÛLULLÂH (S.A. VE S.)İN, ÜMMETİNİN İLERİDE FİTNE VE MUSÎBETLERE GİRİFTÂR, HEM DE SONSUZ Nİ'MET VE RAHMET HAZÎNELERİNE NÂİL OLACAKLARINI HABER VERMESİ
Ümmü'l-Mü'minîn Ümmü Seleme Şöyle demiştir: Bir gece Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem uyandı da: "Sübhânallâh, bu gece ne fitneler nâzil oldu! Ne hâzineler de açıldı! Hücre sâhiblerini (yâni ezvâc-ı tâhirâtı) uyandırınız. Dünyâda nice giyinik kadınlar vardır ki âhiretde çıplakdırlar." buyurdu. 95
KİTÂBÜ’L-İLİM Her şey fânidir YÜZ SENE SONRA YERYÜZÜNDE OLANLARDAN KİMSE KALMIYACAĞI HAKKINDA ABDULLÂH İBN-İ ÖMER HADÎSİ
Abdullâh b. Ömer Şöyle demiştir: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem âhir hayâtında bir kere bize Yatsı'yı kıldırdı. Selâm verince ayağa kalktı ve: "Bu geceyi görüyorsunuz ya, işte bu geceden i'tibâren yüz sene başında (bu gün) yer yüzünde olanlardan hiçbir kimse kalmıyacaktır." buyurdu. 96
KİTÂBÜ’L-İLİM PEYGAMBER ALEYHİ'S-SELÂM'IN GECE KILDIĞI NAMAZ
Abdullâh b. Abbâs Şöyle demiştir: Bir gece Nebiyy-i Muhterem salla'llâhu aleyhi ve sellem'in zevcât-ı tâhirâtdan teyzem Meymûne binti'l-Hâris (radiya'llâhu anhâ'nın) evinde kaldım. Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem o gece (nöbeti dolayısiyle) nezdinde idi. Nebiyy-i Mükerrem salla'llâhu aleyhi ve sellem (Mescidde) Yatsı'yı kıldırdıktan sonra menzil (-i saâdet)ini teşrîf etti. Dört rek'at namaz kıldıktan sonra uyudu. Sonra kalktı: "Çocuk uyudu mu?" dedi. Yâhud buna benzer bir söz söyledi. Sonra (namaza) durdu. Ben de sol tarafına durdum. Beni sağ tarafına geçirip beş rek'at kıldı. Ondan sonra da iki rek'at kıldı. Ondan sonra uyudu. O kadar ki horultusunu duydum. Ondan sonra namaz (kıldırmak üzere mescid)a çıktı. 97
KİTÂBÜ’L-İLİM Ebû Hureyre'nin çok hadîs rivâyet etmesi EBÛ HÜREYRE (R.A.)'İN ÇOK HADÎS RİVÂYETİNİN SEBEB-İ HİKMETİ
Ebû Hüreyre Şöyle demiştir: Halk: "Ebû Hüreyre çok (hadîs rivâyet) ediyor." deyip duruyorlar. Halbuki Kitâbu'llâh'da (şu) iki âyet olmasaydı hiçbir hadîs nakletmezdim. -(Ebû Hüreyre bu sözden) sonra ... Âyet-i Kerîme'lerini okuyup derdi ki: Muhâcirîn kardeşlerimiz çarşılarda alış-verişle, Ensâr kardeşlerimiz de malları (ve toprakları) için çalışmakla meşgûl olurken Ebû Hüreyre boğazı tokluğuna Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'e mülâzemet eder ve onların hazır bulunamadıkları meclislerde hazır bulunur, onların belleyemedikleri sözleri bellerdi. 98
KİTÂBÜ’L-İLİM Ebû Hureyre'nin çok hadîs rivâyet etmesi EBÛ HÜREYRE (R.A.)'İN HİÇ BİR ŞEYİ UNUTMAMASININ HİKMETİ
Ebû Hüreyre "Yâ Resûlâ'llâh, Sen'den bir çok hadîs işitiyorum da unutuyorum." dedim. "Ridânı (futanı) yay." buyurdu. Yaydım. Elleriyle (bir şey) avuçlayıp (ridânın) içine at(ıyor gibi yap)tı. Sonra: "Topla." diye emretti. Ridâmı topladım. İşte ondan sonra (artık) hiçbir şey unutmadım. 99
KİTÂBÜ’L-İLİM Ebû Hureyre'nin çok hadîs rivâyet etmesi EBÛ HÜRYERE (R.A.)'İN PEYGAMBER (S.A. VE S.) DEN İKİ KAP (DOLUSU) İLİM BELLEDİĞİNE DÂİR RİVÂYETİ
Ebû Hüreyre Şöyle demiştir: Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem'den iki kap (dolusu) ilim belledim. Bunlardan birini (size) nisâr ettim. Diğerine gelince onu meydana çıkaracak olsam benim şu boğazım kesilir. 100
KİTÂBÜ’L-İLİM Dinlemek;Küfre dönmemek PEYGAMBER ALEYHİ'S-SELÂM'IN VEDÂ' HACCINDA MÜSLÜMANLARA BİR NASÎHATİ
Cerîr b. Abdullâh el-Becelî Şöyle demiştir: Nebiyy-i Muhterem salla'llâhu aleyhi ve sellem Haccetü'l-Vedâ'da: "Halkı sustur da dinlesinler." diye emretti. (Halk sükût ettikten sonra): "Benden sonra birbirinin boynunu vuran kâfirlere dönmeyiniz." buyurdu. 101
Übey İbn-i Kâ'b Şöyle demiştir: Resûl-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: Mûsâ Peygamber (salla'llâhu aleyhi ve sellem bir kere) Benî İsrâîl içinde hutbeye kalkmıştı. Kendisine: "En çok âlim olan kimdir?" diye soruldu. "En âlim benim." diye cevab verdi. (Bu hususdaki) ilmi (Allâhu a'lem diyerek) Allah'a havâle etmediğinden dolayı Allâh (u Azîmü'ş-Şân) ona ıtâb etti. Allâh (u Teâlâ): "İki denizin bitiştiği yerde kullarımdan biri var. O senden daha âlimdir." diye ona vahyetti. "Yâ Rab, ona nasıl yol bulayım?" dedi. Ona: "Bir zenbil içinde bir balık taşı. Onu nerede kaybedersen (o kulum) oradadır." denildi. (Mûsâ aleyhi's-selâm) gitti. Hâdimi Yûşa' b. Nûn (alehi's-selâm) ı da (birlikte) götürdü. Bir zenbil içine de bir balık koyup yüklendiler. (İki denizin bitiştiği yerdeki) kayanın yanına varınca başlarını (yere) koyup uyudular. (derken tuzlanmış ölü) balık zenbilden sıyrı(lıp kurtu)ldı. Ve deniz içinde kendine su küngü gibi (bir boşluk bırakarak) yol açtı. (Deniz içinde böyle bir yolun açılması) Mûsâ ile hâdimince (aleyhime's-selâm) şâyân-ı teaccüb bir şey olmuştu. (Uyandıktan sonra o gecenin bakiyyesi ile bütün gün gittiler. Sabah olunca Mûsâ (aleyhi's-selâm) Hâdimine: "Kuşluk yemeğimizi ver. Bu seferimizden yorgunluk duy(mağa başla)duk." dedi. (Halbuki) Mûsâ (aleyhi's-selâm) emrolunduğu o yerin ötesine geçmedikçe yorgunluk duymamıştı. Hâdimi: "Bak hele, taşın dibinde barındığımız zaman balı (ğın gittiğini haber verme) ğı unutmuşum." dedi Mûsâ (aleyhi's-selâm): "Zâten istediğimiz de bu idi." dedi. Bunun üzerine kendi izlerine baka baka geriye döndüler. Taşın yanına varınca bir de baktılar ki esvâbına bürünmüş bir zât (duruyor) Mûsâ (aleyhi's-selâm) selâm verdi. Hızır (aleyhi's-selâm): "Acâyib! Bu (senin bulunduğun yerde) selâm ne gezer?" dedi. "Ben Mûsâ'yım." dedi. O: "Benî İsrâil Mûsâ'sı mı?" diye sordu. "Evet." dedi. Mûsâ (aleyhi's-selâm sonra yine söze başlayıp): "Sana ta'lîm olunan rüşd (ve hidâyet) den bana (bir şey) ta'lîm etmek üzere sana tebaiyyet edeyim mi?" dedi. Hızır (aleyhi's-selâm): "Sen, benimle hiç mi hiç edemezsin yâ Mûsâ! Bende Allâh'ın kendi ilminden bana verdiği öyle bir ilim vardır ki sen onu bilemezsin. Sende de Allâh'ın verdiği öyle bir ilim vardır ki onu da ben bilemem." cevâbını verdi. (Mûsâ aleyhi's-selâm): "Beni inşâ-Allah sabırlı bulursun. Sana hiçbir işinde de karşı gelmiyeceğim." dedi. Gemileri olmadığı için deniz kıyısında söyleştiler. Hızır (aleyhi's-selâm)ı (gemiciler) tanıdılar. Ve onları navulsuz (gemiye) aldılar. (O sırada) bir serçe, geminin kenarına konup denizden bir iki yudum (su) aldı. Hızır (aleyhi's-selâm): "Yâ Mûsâ, benim ilmimle senin ilmin, İlmu'llâhı bu serçenin denizden aldığı bir yudum kadar bile eksiltmez." dedi. Ve (ondan sonra) gemi tahtalarından birine el atıp söktü. Mûsâ (aleyhi's-selâm). "Adamcağızlar bizi (gemilerine) navulsuz almışlarken sen, gemilerine kasdedip içindekileri batırmak için mi deliyorsun." dedi Hızır aleyhi's-selâm: "Sen, benimle hiç edemezsin demedim mi?" dedi. (Mûsâ aleyhi's-selâm): "(Şu) dalgınlığımdan dolayı beni muâheze edip de bana güçlük gösterme." cevâbını verdi. (vâkıâ da) Mûsâ (aleyhi's-selâm'ın) bu ilk muhâlefeti dalgınlık (eseri) idi. Yine gittiler. Bir de baktılar ki bir çocuk (diğer) çocuklarla oynuyor. 102
KİTÂBÜ’L-İLİM ALLAH YOLUNDA SAVAŞMANIN FAZÎLETİNE DÂİR EBÛ MÛSÂ HADÎSİ
Ebû Mûsâ el-Eş'arî Şöyle demiştir: Nebiyy-i Muhterem salla'llâhu aleyhi ve sellem'e biri gelip: "Yâ Resûlâ'llâh, Allâh yolunda kıtâl ne demektir? Kimimiz gazabına kapılarak, kimimiz ârından dolayı kıtâl ediyor. (Buna ne dersin?)" diye sordu. (Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem başını kaldırıp): "Her kim Kelimetu'llâh (yâni Kelime-i Tevhîd) daha âlî olsun diye kıtâl ederse onunkisi Allâh yolundadır." buyurdu. 103
KİTÂBÜ’L-İLİM Ruh YEHÛDÎLERİN PEYGAMBER ALEYHİ'S-SELÂM'A, RUH NEDİR? DİYE SORMALARI
Abdullâh b. Mes'ûd Şöyle demiştir: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem ile birlikte (bir gün) Medîne harâbelerinde yürüyorduk. (Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem) hurma dalından bir değneğe dayanıyordu. Derken bir kaç yahûdîye tesâdüf etti. Bir takımı diğer takımına: "Ona rûhu sorun." dedi. Bir takımı da: "Ona (bir şey) sormayın (belki) bunun hakkında hoşlanmayacağınız bir şey söyler." Bâzıları ise: "Herhalde soracağız." dedi. Derken biri kalkıp: "Yâ ebe'l-Kâsım, rûh nedir?" diye sordu. (Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem) sükût buyurdu. (Kendi kendime): "Ona şüphesiz vahiy geliyor." diyerek (yanından) kalktım. 104
KİTÂBÜ’L-İLİM Hz. Peygamber'e itâat;İmanda İhlâs KELİME-İ ŞEHÂDET'İ KALBEN TASDÎK EDEN KİŞİYE CEHENNEM ATEŞİNİN HARÂM OLDUĞUNA DÂİR ENES HADÎSİ
Enes b. Mâlik Şöyle demiştir: Muâz (b. Cebel) deve üstünde Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'in terkisinde idi. "Yâ Muâz!" diye nidâ buyurdu. (Muâz): "Lebbeyk yâ Resûlâ'llâh" dedi. (Ve bu) üç kere (vâkı' oldu. Üçüncüsünde): "Hiç kimse yoktur ki kalbinden tasdîk ederek Allah'dan başka İlâh olmadığına ve Muhammed'in Resûlu'llâh olduğuna şahâdet etsin de, Allâh (u Teâlâ) onu (Cehennem) ateşine harâm etmesin." buyurdu. (Muâz): "Yâ Resûlâ'llâh, bunu halka haber vereyim de sevinsinler mi?" dedi. "Hayır, söyleme. Çünkü (sonra buna) güvenirler." buyurdu. Bunu Muâz (b.Cebel) vefâtına yakın günahdan sıyrılmak için haber verdi. 105
Ümmü'l-Mü'minîn Ümmü Seleme Şöyle demiştir: Ümmü Süleym radiya'llâhu anhâ, Nebiyy-i Muhterem salla'llâhu aleyhi ve sellem'in yanına gelip: "Yâ Resûlâllâh, Allâh (u Teâlâ) hak (kı beyân etmek) dan hayâ etmez. Bir kadın ihtilâm olursa gusûl etmesi îcâb eder mi? diye sordu. Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem: "Suyu gördüğünde (evet.)" cevâbını verdi. Ümmü Seleme (hicâbından) yüzünü örterek: "Yâ Resûlâ'llâh, kadın da ihtilâm olur mu?" dedi. (Bunun üzerine Resûlu'llah salla'llâhu aleyhi ve sellem): "Evet, Allâh cezânı kaldırsın, (bu olmasa) çocuğu kendisine nasıl benzeyebilir?" buyurdu. 106
KİTÂBÜ’L-İLİM MEZÎNİN ABDESTİ BOZDUĞUNA DÂİR HAZRET-İ ALÎ HADÎSİ
Alî b. Ebî Tâlib Şöyle demiştir: Mezî ile müptelâ bir kimse idim. Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem'e sorsun diye Mıkdâd (b. el-Esved)e söyledim. Sordu. "Abdesti îcâb eder." buyurdu. 107
KİTÂBÜ’L-İLİM Hac menâsikı;Mikat MÎKAT YERLERİ HAKKINDA ABDULLÂH İBN-İ ÖMER HADÎSİ
Abdullâh b. Ömer Şöyle demiştir: Biri mescidde ayağa kalkıp: "Yâ Resûla'llâh nereden ihlâl edelim (yâni ihrâma girip Telbiyeye başlayalım?)" diye sordu. Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem: "Medîne ahâlîsi Zü'l-huleyfe'den, Şam ahâlîsi Cuhfe'den, Necid ahâlisi Karn'dan (i'tibâren) ihlâl etsinler." buyurdu. -(Abdu'llâh) b. Ömer der ki "Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem'in: "Yemen ahâlîsi Yelemlem'den (i'itbâren) ihlâh etsinler." buyurduğu da söyleniyor.- İbn-i Ömer: "Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'in böyle bir şey söylediğini bilmiyorum." derdi. 108
KİTÂBÜ’L-İLİM Hac menâsikı;İhram İHRÂMA GİREN KİMSENİN DİKİŞLİ BİR ŞEY GİYEMİYECEĞİNE DÂİR İBN-İ ÖMER HADÎSİ
Abdullâh b. Ömer Şöyle demiştir: Biri Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem'den: "İhrâma giren (kimse) ne giyer?" diye sordu. Buyurdu ki, ne gömlek, ne don, ne burnus, ne cehri veya zağferân ile boyanmış bir kumaş giyer. Ne de sarık sarar na'leyn bulamadığı takdîrde mest giysin. (Mest giydiği vakitde de) onları topuklara varıncaya kadar kessin. 109