Birinci Dünya Savaşı başladığında Mehmet Akif, MİT in atası sayılan Teşkilat-ı Mahsusa nın bir üyesiydi. Mehmet Akif, Birinci Dünya Savaşı sırasında esir düşen Türk ve Müslüman durumları ve sorunları ile ilgili görüşmelerde bulunmak üzere görevli olarak Berline gönderildiği sırada Çanakkale cephesi açıldı. Berlinde kendisine lüks bir otel odası ayrıldığını gören Akif ıbenim ülkemin askerleri Çanakkaleıde toprakta-çamurda yatıyor, ben burada kalamamı diyerek sıradan bir otelde kalıyor. Savaş sürürken, Osmanlı Devleti Mekke Şerifi Hüseyin in isyana hazırlandığını haber alınca, teşkilatın lideri konumundaki Eşref Kuşçubaşı yı görevlendirdi. Kuşçubaşı, yakın arkadaşı Mehmet Akif Ersoy ve Kuşçubaşıının yanından hiç ayrılmayan ve son dönemdeki hemen tüm savaşlarda yer alan 210 cm boyundaki Sudanlı zenci Musa ile birlikte, bugünkü Suudi Arabistan ın hakimi olan Suudi Kralı nın büyük dedesi İbni Suud ve diğer güçlü kabile reisi İbni Reşid i Osmanlı Devleti ne sadık kalmaları konusunda uyarmak üzere çöle gitti. 1916 ının başlarıydı. Teşkilat-ı Mahsusa lideri Eşref Bey, Şam-Medine arasındaki El Muazzam İstasyonu nda telgraf başına çağrıldı. Çanakkale Savaşı başlayalı neredeyse bir yıl olmuştu. Telgrafın diğer ucunda Harbiye Nazırı Enver Paşa vardı. Şifreli olarak aldığı haber Eşref Bey in gözlerini yaşarttı. Düşman kuvvetleri, son tutundukları yer olan Seddülbahir den de çekiliyordu. Düşman, Çanakkale yi geçememişti. Zafer sadece İstanbul un değil, Balkan Savaşları yla kırılan Türk ordusunun şerefinin de kurtulması demekti.
Eşref Bey, haberi ilk önce Mehmet Akif e verdi. Çünkü Mehmet Akif, aylardır Çanakkale ile yatıp Çanakkale ile kalkıyordu. Sizce Eşref Bey, Çanakkale geçilir mi? diye soruyor arkasından bir sır fısıldar gibi Geçemeyecekler. Çünkü İstanbul un alınması Tanrının bir lütfuydu. İstanbul Türk kalacaktır diyordu. Eşref Bey, müjdeyi verdiğinde Mehmet Akif, uzun bir süre konuşamadı. Dakikalar geçtikten sonra Eşref Bey in boynuna atlayıp hıçkırıklarla ağlamaya başladı. Çanakkale Şehitleri ni Mehmet Akif, o çölün yıldızlarla dolu gecesinde ve bu ruh haliyle yazmaya başladı. Ve tüm Hicaz yolculuğu içinde o muhteşem şiiri bitirdi.